Gövdemin kargaşalık yükünden kurtulduğu,
gözyaşları kurumuş bir odada,
senden cesaret alarak
Berlin’in sislerini kovdum üzerimden.
Boşluğuma düşen şehir kaçkınları,
yani asker postalı parlatan kara yüzlü insanlar,
onlar hiç bilemediler, kaç dünyamız var bizim.
Bu akşam kelimeleri kovalamak istiyorum seninle
ve tırnaklarını yiyen felsefi sohbetlere dalıp,
ışıklar kıpırdarken Spree ırmağında,
kavgaları konuşalım seninle.
O kavgalar ki gözyaşları kurumuş odalarda,
unutulmuş bir çığlık gibi bekler köşede.
Diyorum ki kendi kendime,
Spree ırmağının kıvrımları arasında
neden can havliyle kaçış yaşanır,
asker postalı parlatan kara yüzlü insanlar,
onlar mı ırmağın kıvrımına düşman kesildiler?
Bizim görüntümüz Spree’de yansır,
ama kanalların kafiyelerini silmedik
ve Spree’nin şiirine dokunmadık.
İstersek,
ırmağın üzerinde buhar oluruz
kimse karşı çıkamaz buna.
Biz bu şehirde,
kuşların, suların ve sokakların kavgasıyla büyüdük
ama dokunmadık çiçeklere bile.
Bu akşam kelimeler gittiği yere kadar gitsin
ırmağın şansı gülsün bize
Berlin’in üzerinde buhar olalım bu gece
varsın kara yüzlü insanlar
asker postalı parlatsınlar,
Bu akşam dokunmasınlar gençliğimize.
Kayıt Tarihi : 27.1.2013 23:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!