Spontane Mağara Şiiri - Ümran Karabıyık

Ümran Karabıyık
9

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Spontane Mağara

Uyuşmuş ayaklar...
Bu arayışın ruhları ölüme götüreceklerinden habersiz.
İz bıraktığını fark etmeden sessizliklerin
Hep bir cinayete sürüklüyorlar dillerini,
Kelimeler üzerinde.

Yollar çatallaşıyor.
Etkilenişim tanımlanmıyor
Başka dillere çevrilmiş acıların gölgelikleriyle.
Güneş, bildiğimiz tüm dillerde konuşurken
Acılar sadece kalbimizi okşuyor, elinin tersiyle.
Bir sabah siniriyle…

Öyle çabuk bağlandı ki tahtı, karaya, bu bahtın…

Silinmiş göklerde kendi resmimizi arıyoruz.
Yaşamadan kaçamıyoruz kendimizden.
Ölmek için az da olsa yaşamak şart!
Diyerek sürünüyoruz soluk sokaklarında.

Bedenler kırılıyor
'Bunca hata dört düşman durmadan yağıyorlar'
derken şair…
Sesi yetmiyor gerçek denilince insan akıllarının.
Kime kızacaklarını öğrenemeden gülümsüyorlar ölüme
Boyun büküyorlar tembel cehennemin kucaklara düşmesine.

Kurtuluş sadece sözde.
Söz!
Bir adım ötesine geçebilmek için, anlamın.
Geçebilmek için, kırılgan kanatlarının üzerinden cennetle
Bakır köprüsünün.

Bir aldanışın sarı dişleri, masanın köşesinde.
Kırılmış ateşlerin işlevlerini unutması güzel...
Böylece ve bu şekilde duymuyoruz kokuyu.
Böylece, unutuyoruz soruyu.
'Gerçek miydi? '

Gerçek değildi!

Ama, yeniden
O kopmuş saygının deliğinden girse kader
Sığsak o geçmiş günlerin büyüsüne tekrar
Diye iç geçiriyor özlemler, acıyı hissedince.

Kopmanın marifeti yok.
Daima sarı gelen bir yalanın gülümsemesi de
böceğin baharda şarkı söylemesi de
eteğin mutfakta anne demesi de
hepsi de, aynı gölgenin seçilmişliğini taşıyor.
Zaman sormuyor bilinçlerdeki nefretleri.
Nerede bıraktığımızı sormuyor mevsimleri.
Yaşların nerede eridiğini merak etmiyor hiçbir aşk
Ona dair eritilen mumların karanlık sessizliğinde
Söylenmemiş cümlelerin figürüne dönüşmüyor
Geri getiremiyor toplam hislerimizi.

Yapamaz ki, istese de…

Benimseniş solukluğunu mu yaşıyor sona kalanlar
Kalbin kapısında, yoksa gerçek bir hikmet midir
Hislerin önce seçtiği seçimlerin doğru çıkması…

Gerçekler hep önce mi gelir

Ya da, en son mu anlaşılır, neyin en gerçek olduğu?

Ya arada yitirilen o savaşların faturası?

Bir noktadan başlayıp bir sonsuza giden anlamsızlığın
Hep gece sığındığı o kapıların üstünde ne yazıyor
Spontane Mağara mı?

Soluklar sığacak diye, eklemlerinden vazgeçtik dillerin. Daha uzun seveceğiz diye öpücükler sakladık kemiksizliğine. Aslında bir keresinde kırılacaktı etleri yalanlarımızın, hiç batmadan çünkü kendini bilincimize, düştü dağılmaz çenemizden. Kırılacağı an ay üç tuhaf hal giydi, durduk.

Hilalin hassas bronz tenine değen nefeslerin hep bir yabancılık taşıdığını, kalbimize, sustuk…

Dolunay, bir deniz aramakla öldürdü yaşlarını. Ömürsüz kalmasına ağzını hiç açmadı.

Ve toprağın maziyi kurutması, solukları da adımlarımızın önüne düşmesine engel oldu.

Yine beceremedik hatırlanmayı, şöyle bir içtenlice…

2009 / Ziverbey

Ümran Karabıyık
Kayıt Tarihi : 3.1.2010 19:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ümran Karabıyık