Sözün Sustuğu Anlarda Şiiri - Yorumlar

''Duygu dolu sıcak ve fakat heterojen bir şiir..''

hocam bu heterojen şiir derken
herbir mısranın ayrı telden çaldığını mı anlamalıyım?
yoksa bilmediğim , edebiyata dair bir anlamı var mı?

Aferin sana hödük...! En iyisi senin lafına uyup , bir müddet buraları sana terketmek...Pöstekini say sonra aklına geleni üfür...HAMDIN...YANDIN...PİŞTİN sen...? Karpuz yedin çok şiştin sen...

'Ah şiir' 'Aşka dair', 'Akışkan'
'Bir sevda masalı' mı,
'Tantalos işkencesi mi bu?'
'Aslında' 'Bir mayhoş çiçek',
'Ya/ya da' 'Kalabalık şiir'
Yazılan yorumlar:
'Haksızlık değilse ne? '- desem
'Kepaze olur muyum? '
Şair, 'Adın neydi sahi senin? '
Evet, Bir Mim Kemal Ertuğrul, kutluyorum sizi.

Önce uzağımın yorumuna bişey söyliyeyim sonra mim kemal in şiirine daha doğrusu şiirlerinden destelediği derlediği özşiirine dönelim..

derrida ydı galiba..evet evet yazılımını anımsamasam da onun yapıbozumculuk isimli bir felsefesi var..yapısalcılık felsefesine karşı geliştirdiği.. Tayyibe hanımın (uzağım) yorumundaki mantığının işleyişiyle pek örtüşüyor bu felsefe

:)

Mim kemal in şiirine dönersek yapıbozumculuk felsefesinin tam tersine bir işleyiş bozupyapımcılık diyebiliriz örneğin.....yapılanlardan seçicilik..kendi şiir albümünden bazı enstantaneleri,bir anlayış, bir bakış açısından bir slayt makinesinde yeniden oynatıyor sanki..

Duygu dolu sıcak ve fakat heterojen bir şiir..
eklektik kısımları var gibi geldi bana yani..

Tebriklerimle

düzeltmedir:

'ama' sözcüğünü bilerek çok kullandım;özür dilerim:))))))

sanki günler kilite girmiş gibi her akşam bloombergHT'de bir yarışma yapılıyor;adı 'kelime oyunu'.AİV harflerinin sunucu adının baş harflerini tuttuğu bir de sunucusu var.şahşen ben çok beğeniyorum AİV'yu..boylu poslu,yeşil gözlü,hoş mimikli bir Türk genci.Türkçemizin inceliklerini öğreteyim derken,farkında olmadan dilimize giren yabancı sözcükleri de yarışmacılara söyleterek dilimizin gelişmesine yardım ederken,dahası, dilimizin ne kadar zengin bir dil olduğunun bilincine varmamızı sağlıyor!..sağlıyor mu sağlıyor işte!..şahsen ben bu yarışma proğramını çok sevdiğim halde,biraz da düşüncelere dalıyorum...neticeleri üzerinde...

önce sunucuyu eleştiyorum ama,bu benim düşünce yapımın işleyiş biçimi...şöyle bir süzüyorum AİV'yu...bıçkın bir delikanlı ama sakalı keçi!..üst dudağı hiç görünmüyor,bıyıkları altında kalmış mı,yoksa hiç mi yoktur üst dudağı,bilemem orasını!..vardır ya da yoktur dudağı, beni hiç ilgilendirmez ama,illaki de görmek istiyorum dudağını!..ama o inat ediyor ve aynı biçimde çıkıyor ekrana her akşam!.hay allah,demek ki bir yerlerden duydu benim buna kızdığımı,inat ediyor!bu kez onun inadının altında başka şey aramaya koyuluyorum derken,buluyorum aradığım inciyi...e yani,dudaklar midye olursa,inciyi bulma olasılığın da var demektir de mi!..bulduğum incinin adı 'İmge' oluyor bu kez...

nihayet 'imgeli yarim' diye bakmaya başlıyorum AİV'ya ama,o bilmiyor benim ona ne kadar çok vurgun olduğumu!:))aşk bu aşk ya,verdikleri adrese başvuruyorum,ne diller döküyorum ama beni çağıran yok!..nedenleri var ama!..çünkü, küçücük bir resim istiyorlar,ben de bir türlü beceremiyorum ressim göndermeyi:))))))nasıl ressim gönderilir öğrenmek de istemiyorum vallahi!..benim de var çünkü nedenlerim...bir kere kocam kızıyor,sonracıma fotojenik değilim,daha sonracıma eskilerimi yenileyemiyorum bir türlü!..

alın işte,döndüm mü bilmeceye!..
çözen çözsün de,görüm!...

:)))))))

herkese saygılar...Mim'i kutlayarak efendim....

liseye giderken bir '' kumar '' hastalığı peyda olmuştu bende..
'' batak '' isminde bir oyuna tutuldum; haftalığımı koyup ortaya, pazarcılarla batak oynardım..
kazanabilmek için de , alta üste as koyar, dağıtırken de bu kartları kendime getirmeye çalışırdım..
yine hile yaptığım bir sırada yakalandım..
artık bu 16 yaşındaki çocuğa okkalı bir dayak zamanı gelmişti..
dayağı yedik yemasine ama, pazarcı bir oyuncunun bana öfkeyle ve biraz da acımayla söylediği şu sözler aklımdan hiç çıkmadı;

'' oğlum; sen önce oyunu oynamayı öğren..asla ama asla, bir işin nasıl yapıldığını öğrenmeden, o işin hilesinin nasıl yapılacağını öğrenmeye çalışma...'''

şimdi ben de bu çerçevede diyorum ki;

''' iç tutarlılığı olan, düzgün bir Türçe ile yazılmış ve üslubu savrulmayan şiirler yazmayı öğrenmeden, '' imge '' türeteceğim diye kendimizi heder etmeyelim '''

yani oyunu öğrenmeden hilesini öğrenmeye çalışmayalım..

bu yolun sonu '' elitizm '' dir..
geniş halk kitlelerinden koparılmış, belli bir zümreye hitab eden ve ancak bu zümrenin kavradığı şiirler..
üstelik biz bunu daha önce de yaşadık..
dîvan şiiri , bunun en güzel örneğidir..
kimler kaldı bugün divan şiirinden bize?
bir Fuzuli, bir Baki, bir Nedim, az biraz da Nef'i..
peki, birçoğunun mahlasının son harfi -î- olan yüzlerce divan şairine ne oldu?
o çok sevdikleri ve belli eğitimleri almış olanların dışında kimsenin anlamadığı, '' edebi sanatlarına '' kefenlenip, tarihe gömülmediler mi?

bu '' imge '' yolculuğunun sonu da bu olur mu? olur...

bu yazdıklarımdan ötürü, şiirde ' imge ' ye karşı olduğum düşünülmesin..
eğer bu kelime '' imagination'' kelimesinden türetildiyse, bu illa ki olacak şiirde..
şiir zaten hâyâl kurma işidir..
ama kastım gereksiz zorlamalar..
peki 'gerekli imge' nasıl olur?
işte aklıma gelen bir örnek;

bu eski Marksist yeni Kemalistler'den, boynunda fularla televizyona çıkan bir sosyoloğumuz var..hani şu keçi sakallı olan..
Emre Kongar..
bu muhterem seksenlerin başında bir roman yazar..
romanın adı; '' Giftos Karpentiye '' ...
'' Giftos Karpentiye '' aynı zamanda romanın kahramanıdır..
annesi Suriye Yahudiler'inden, babası da İtalyalı bir katolik olan kahramanımız, kilise tarafından , Osmanlı eğitim sistemini bozmak üzere görevlendirilir ve Fatih Sultan Mehmet'in yanına , saraya gönderilir..
açıkça ajandır..
ve olan olur; Osmanlı Eğitim Sisteminde ikilik yaratır falan...sonuçta Osmanlı Eğitim Sistemi'ni bozar...

şimdi gelelim bunun imgeyle ne ilgisi vara..

gift (ing)= hediye hediye = ihsan
carpentier (ing) = marangoz, doğramacı ( carpentier' in okunuşu karpentiye )

Giftos Karpentiye = İhsan Doğramacı

İhsan Doğramacı ne iş yaptı?
Hacettepe'yi ve Bilkent'i kurdu..
yani ilk özerk üniversiteyi ve ilk özel üniversiteyi..
yani Türk eğitim sisteminde '' ikilik '' yaratmakla suçlandı..
İşin en mühim yeri de, bu Doğramacı' nın bir tarafının yahudi olduğu söylenir
hatta ' ibranice' konuştuğunu duyanlar çıkmıştır ortaya...

Cunta idaresi altında, Marksistler'in içeri atıldığı bir ortamda Emre Kongar, İhsan Doğramacı'ya ve Bilkent Üniversitesi'nin kurulmasına olan itirazını, '' Giftos Karpentiye'' imgesiyle dile getirmiştir..
yani böyle bir 'imge', gerekli olmuştur...

son olarak da;
ben bir Hacı Murat olarak bu şiiri anlamadım..
kimseye de IQ mun hesabını verecek değilim..
anladım diyenler , anladıklarını yazsınlar..
sana ne anlamayanların zekasından , kaabiliyetinden..

Aziz şair, Zaman ne kadar önemlidir! Bu zaman içinde şiir sularda yürüyor. İstanbul , gözlerinde yanıyor.Şiir anlamında şiir olmamış. Anlatılanlar var,zira ifadeler yerleride değil. Hep başkalarının cümleleri dolu gibi. Şiir az yazılır öz yazılır. basit yazılır,anlaşılır olur. Uzun upuzun şiirler de olur, şiir olur. Bir cümleden de şiir olur.Hani rüzgar önünde sürüklenen kuru bir yaprak olur. Hiç izlediniz mi? Bilemem.O sürükleniş hahi bir şiirdir. Çirkini fenayı kaygıyı korkuyu unutturmaktır şiir. Okuyucuda iz bırakmalıdır şiir. Saygılarımla. Nazır Çiftçi // ankara
07.08 2010

çok fazla noktalamalar kafamı karıştırdı. bir özlem şiiri olduğu aşikar

ZAMAN'I TERSİNDEN OKURSAN NAMAZ ÇIKAR KARDEŞİM ZAMANI DEĞİL NAMAZI BIRAKMAYALIM SAYĞILAR