Sözler 1 Şiiri - Bülent Aydınel

Bülent Aydınel
251

ŞİİR


81

TAKİPÇİ

Sözler 1

• Biz, çoktan terk ettik, terk sözcüğünü.
• Şairlerin idealleri vatan kadar temizdir ya da idealleri vatan kadar temiz olanlara şair denir.
• Yaşamda her şeyini yitirip yeniden kazanabilirsin, onurun hariç.
• Saygınlık, teşekküre boyun eğmez.
• Adil olmak için L harfini savunmanız gerekir.
• Resimle fotoğraf arasında insan denen bir ayrıntı vardır.
• Sevda tekrara düşmez, zaten ordadır.
• Reddetmek, inkar etmek değildir.
• Dere yatakları şahittir, dağlar baharda ağlar.
• Küfür de teşekkür gibidir, arada bir edilir.
• Sevda yaşam değil, yaşamın tanımıdır.
• Bildiğin bütün şarkılar sana ezberletilmiş olanlarsa ıslık çalmayı öğrenip ne yapacaksın.

• Nasıl ve ne zaman deme, nerde de.
• Şiir, ters çevrilmesi olanaksız bir kum saatidir.
• İnsan, yetkinleştikçe, biri için değil; birbiri için yaşamayı öğrenir. Bu yalnızca bireyin değil; toplumların tarihidir.
• Mecburiyet, isyanın cehennemidir.
• Konu sevmekse, ülke ve ilke arasında yalnızca harf farkı vardır.
• Sevgiyi tanımak için bilinçlenmeye gerek yok, bilinçlenmek için sevebilmek zorunluluktur.
• Aşk değiştirmez, dönüştürür.
• İnsanın oluşturduğu hiçbir şey çirkinleştirilmemelidir, kendimiz dahil.
• Sevdayı bir yudum su olarak tanımlayınız, onsuz yaşayamayacağınızı anlarsınız.
• Yüreğinize bu kin ya da sevda çiçeklerini eken kim olursa olsun onları büyüten sizsinizdir
• Kanatlarının altında gökyüzü taşıyan kuşlar, gidip bulutlara konarmış. Gecenin aydınlanması, yağmurun ağarması bundandır derler.
• Sevda, hatırlananda değil unutulmayandadır.
• Aşk, gülerek gerçekleştirilen en ciddi eylemdir.
*Yalnızca bozkırı tanımlamaz bir kırlangıç,bozkır o kırlangıcı sarp duvarlarıyla tanımlayan kanyonların misafiridir...Çağlayan olsan bir düşü anlatamazsın...Bir düş için bir selam kafidir...
*Gül düşer kanadığı yerden yaralarımın,el ne bilsin neye kanmış neye akar bu yürek,gül düşer dal kırılır gül düşer direnerek,bir selam kalır sana,zamana sızar tek tek.

*Annemin öptüğüm elinden ülkem kanıyor.
*Kırlangıç,yavrusunu kanyonda bırakır...Çünkü aynı göğe tırmanacağını bilir
*Ehlini anlamaz kulağı vicdanla yıkanmayanlar
Onlar sadece olmasını istediklerini duyarlar
*Yeniyi yeniden tanımlamak için değil sadece ya da anlatıp ona özendirmek için değil yeniden ve kalıcı biçimde oluşturmak için bu oluşturma çabasının bir parçası olmak için var olur edebiyat...Sokaktan gelir,sokağa aittir ama sokağın kendisi değildir her anlamıyla...Sokağın kendisinin olduğu biçimiyle olumlanmamasıdır ve olması düşünülenin duygusal çağrışımıdır o...Determinist Natüralizm'le materyalist bakış açısının arasındaki temel ve derin ayrım da budur zaten...Çünkü birincisi fotoğrafı verir,ikincisi hem fotoğrafı hem de olması gereken resmi gösterir...Toplumcu gerçekçi sanatın onurlu duruşu burada belirginleşir ve netleşir...
*Sosyalist sanat anlayışıyla revizyonist zavallılık arasındaki ayrım da buradadır zaten...Biri,edebiyatı yaşamın içinden çıkardığı somut saptamalarla yaşamı güzelleştirmek için yeni üretimler biçimine dönüştürürken öteki,yaşamdaki olumsuzlukları-görebildiğince-verir ve karşısına geçip çaresizce göz yaşları döker...Sosyalist sanat anlayışı göz yaşına karşı değildir çünkü göz yaşı insancadır ve Sosyalizm insana aittir,onun karşı çıktığı şey,sadece çaresizlik olgusunun öncüllenmesidir...
*Bazen bu dünyayı tutuşturmak istiyorum,sonra diyorum ki,zaten cehennemdesin...

*Ağlamak yok...Bir o yok işte.Diz çöktüğümüzü yazmayacak kitaplar.Aşkı ve sevdayı şiirleştirmeye çabalıyoruz...Aşk diz çökerse biz yokuz...
*Issız bir yamaçtan,çam ağaçları arasından inersen dur ve bir bak çevrene,yaşama yakışan her şey oradadır,ne iki yüzlülük ne sahtekarlık ne yalan vardır,düşün kendini orada kendinle,Sosyalizm'e olan inancın on bin kere katlanır.

*Yaşamak büyük bir onursal duruştur hakkını verene...Ve bir evren nedir ki kendini sevdayla resmedebilene...Boynuna sarılıp düş kuran bir duruştur insan olmak...
*Emekle karşılaştığında kimliğini buluyor sevda,sevdayla buluştuğunda tanımına ulaşıyor emek.
*Kovulmaktır aslolan...Burjuvazinin alanlarında onay görüp desteklenmek,onlar gibi olduğun,o düzenin bir parçası olduğun anlamına gelir...Bazen kovulmak ilaç gibidir
*Cam önü, çatı aralığı kuşlarından öğrenemezsin özgürlüğü,
cami önü güvercinlerinden sevdayı yakalayamazsın
Bizim aşk dediğimiz yerde,
uçurumu kanat gölgesiyle örten kartal olmak lazım...
*Bir çiçeğe su verecek gücünüz olmayabilir,
ama ona su vermek isteyene suyun yerini gösterebilirsiniz.
*Biz yaşamı paylaşacağız,
her dizeye bir çiçek düşecek gene,
ben bir rüzgar getireceğim,
sen ışıktan söz edeceksin..
Küçük bir serçe oturacak
masalın tam ortasına,
ben ne işi var diyeceğim,
sen sevgilim diyeceksin,
kavganın orta yerindeyiz artık,
direneceksin..
Çünkü bütün yollarımızı tutuyorlar,
sen bunu bileceksin...
ŞİİR, KARANLIĞIN KÜFRÜNÜ YENEN YİĞİT BİR DİRENİŞÇİDİR.

*Farz et ki bir papatyanın orta yerine bağdaş kurmuşun,
Farz et ki senden başka güneş yok...
Sen bahara muştusun,
Bunu bilen yok...
Sen biliyorsun ya sorun yok...
*Hiçbir duygu, özgürlük kadar sadık değildir,
çünkü o, senden sonra da senin için yaşamını sürdürür.
*Bu anların sökükleri için
bir yumak karanfil gerek...
Bir şiirde ve her yerde..
*Sevda, istasyonsuz bir yolculuktur.
*Gül, budağından çiçek açmaz.
*o cocukları,
o sokaklarda görüyorum,
çocuklar o sokaklarda büyümüyor,
o sokakları büyütüyor..
Düşleri mavi, sözleri mavi...
*Bu nehirler gen böyle coşkun akacak
Bu su bizi aydınlık bir okyanusa taşıyacak
Orada deniz kuşları, orada yeşil yosun, orada serin rüzgar
Bu su zamanı orada durduracak..
*Gece uykularını sonsuz sanırlar,
sanaha yabancı kuşları vardır kanatları gri,
Düşlerini gagalarında taşıyıp
Güneş gelirken kaybolurlar...
*Uykusunda değil, Uykusunu bölüşen insanlar görüyorum..
*Bir simit alırsın bir çocuktan
simidin yarısını başka bir çocuğa,
yarınsını martılara verirsin...
Aç karnına sevinçten delirirsin..
Çünkü yaşamak sosyalistir...
*Gök yüzüne açılmış bir çift el görürsün..
Yanında tebessüm olur yürürsün...
Çünkü kendisi için bir şey istememek sosyalisttir.
İnsanı düşünen emek sosyalisttir.

*Banka kasalarınız
Mal mülk yaslarınız
Tetikçi yarasalarınız
Ne kadar çaresiz değil mi
Bir çocuk umuduna sarıldığında
*Gözlerini kıyamet gününe saklayan adamlardan değil onlar
Hani körü körüne gitmeyelim diyerek
Onlar zamanda tercihini yapmış
Göz göre göre yaşamayı seçerek
*Gözlerimizden olduk
ellerimiden olduk
canlarımızdan olduk
aşkımızdan olmadık ama

burada
tarihin ortasında..
*Sen gülleri kopar
kuşun kanadını kır
birileri biraz çığlık olur
birileri sana hatırlatır...
*Bu gece karanfiller tenha,
renkler sahibine yürüyor,
bahçeler sevda, gözler alışkın,
bir ağaç bir amacı büyütüyor,
bu gece karanfiller tenha...

*Şimdi bir sevdanın orta yerinde, bir gül, bir kana ağlamıyorsa, bir sarmaşık arsızca yükseliyorsa,
dün bıraktığım selam yerinde duruyorsa, aşkını savunduğun içindir, yani çok sıradan yaşadığın bir durum,
onurunu yitirmeyen insanlığın işidir.
*Seveceksen
Deniz falan değil
Okyanus olacaksın
Bir sevdaya gönül verdiysen eğer
durmayacaksın
*Birtek yalnızlığı sevmiyorum
sesimin yanında soluğun yoksa
Ve bir lacivert
Bir geceye akıyorsa
Gözlerimden zamana iz kalıyorsa
aynasında bu gecenin
Bir tek yalnızlığı sevmiyorum...
*Yarım kalsa da şiir sevdaya yetecektir...
*Gözlerin ne kadar İstanbul
Gözlerin ne kadar haziran
Gözlerin yeni bir serüvene başlayan
Siyah bir yangın yeri gözlerinde hatırlanan
tutuşup aşık olası geliyor sevdasına kavganın
Gözlerin bahara çıkan mevsimi isyanın..
*.Zaman, yerine koyamayacağımız eksiklikler bırakarak ilerliyor ömrümüzde...
O zaman, zamanı değiştiririz bizde
*Bir mavinin martıya uçmasını, yalnızca İstanbul saklar
*El ele yüründüğünde Marmara'nın kıyısında
Kan ter içinde asi durulduğunda
Gülleri kopartılmadığında
Kekik kokulduğunda
Kuşa karıncaya aşık olunduğunda
Yakışılıyor yaşama

Temelli kalır bir bakış bir ömrün içinde
Bir söz bir hafızada temelli kalır
Siz sevda dediğinizde nefret bile usanır
Karanfillerini kuşanıp gel ama...
*Mevsime sığmaz ki güller
bir şimşek bir buluta sığmaz ki
aşk ertelenmez ki evrende
bu nedenle düşüyor renginden karanfiller..
*Hazirana anlam olmak gibi bir derdi var bu insanların
her günü haziran etmek gibi bir derdi var
Biri okyanus biri bulut biri rüzgar
Bir ufku kuş olmaya çağırıyorlar
Sevdalara kanat takmak istiyorlar
Soluklarını bir çağın yelkenine üflüyorlar
Bu insanların insanı sevmek gibi bir derdi var
*Gözlerinde öfkeyi linçlerle toplasalar..
Gazeteler televizyonlar ve borsalar
Ve salya sümük kudursalar
Geçemeyecekler düşlerimizi...
*Bazen aceleye gelir birinin boynuna sarılmak
Gündüzü tanımak gecenin farkına varmak aceleye gelir
aceleye gelir yaşamı onarmak
çayı bardağa doldurmak
Bardağa iki şeker atma aceleye gelir
Aceleye gelmez ama aşık olmak
Hele bir çağlayanın ortasında suyu tanımak
aceleye gelmez..

Ey sözlerini yangınla temizleyen haklı yalnızlıklar
Tutuşan voltalarında zamana meydan okuyanlar
Şehre ışık öneren gündüzlü sözcükler çoğaltanlar
Eksik zamanların tahliye vaktini beklemeyin
Şiirin sırt çantasında yüklü sevdalar
Şiirin matarasında sıcak merhabalar
Toplayın ve getirin

Gece şiire aç
Gece oldukça serin
*Yakasına Ethem takmış bir haziran
Sözcüklerde aşkın tanımı olur

Bir şehirde bir meydan olamazsın belki
Bir sokakta bir kaldırım olamazsın
Camın önüne bir tas su bırakırsın
Pencerene konan kuşun anlamı olur
*Yaşamın içine davet ederiz ya sevdaları
Mecnun'a teslim olmamış tek bir sokak gösterseler
Bir daha şiir okumayacağım...
Neredeyse ileri gece,
Neredeyse yıkık düşlere yeni sevinçler eklemek üzere,
Ben gene biliyorum ki sevdadan yana olacağım
*Sevdanın coğrafyasında, nefretin ardına sığınacağı kayalar yoktur..
*İnsanoğlu ateş yakar
İnsanın oğlu ateşe bakar
İnsan olmayan gelir
İnsanı yakar
*Madımak, insan gözyaşlarıyla sönebilecek bir ateş değildir.
Eğer öyleyse, ateş, su ve insan kavramlarının tanımı değişir...
*Dışarıda bir bıçak çekilir.
Hiçbir bedene saplanmaz ama...
Şiir şakır şakır kanar..
Nefretin saldırı ihtimalinde sevdayı savunan
En ön barikatta en öndeki savaşandır o..
*Şehre sis çöküyor,
Dağlara yıldırım düşüyor,
Adınız kayboluyor, adsız kalıyorsunuz
*Terkisine güneşi alan atlı,menzilinde karanlıktan korkmaz.
*Bir ses duyarsın,bir renk görürsün,o renkte,o seste varsın,hiç farkında olmadan bir şiire aşık olmaya başlarsın
*Bir yerde bir karanlık olmasın diye
Siz gene ışık olun çocuğunuza
Sevdalar artsın sizden geriye
Faşizme karşı omuz omuza

*Gökte çoğalan bir bulut
Gelir bahçenize yağar
Bu çocuklar bu meydanlar arsız sarmaşıklar
Gözlerinize tutunup boynumuza sarılırlar...
*Deniz dediğin martıların gözyaşlarıdır
*Biz, sarmaşıkları yanımızda yolsunlar diye sopa gibi durmuyoruz; onlar sarılıp yükselsinler diyedir var oluşumuz
*Gözlerimin önünde sırılsıklam bir İstanbul gördüm...
sonra bir larcivert sabah, bir ışıklı pencereye açılmış..
sonra bir hal oldu tutuşma,süzen savuran besleyen
şair düşlerini menekşeye niye büyütmüş ben de bilmem
ama sonsuz anın resmidir asıl büyüyen
*Tutuklu bir atkı gibi boynumda
Bu ülkenin temmuz geceleri
Hem sıcak
Hem sıkıcı
Hem gereksiz...
*Ömre karanfil deseler
Bunu tek sen bil deseler
Bedelini demeseler
Koparır veririz çocuk
*Kıyısında teslim olmamış okyanus taşıyan şiirleri
-Her kafiye nasıl dalgalanırdı bilemezsiniz-
O şiirlere dehşetle yakışan gözlerini
Gözlerinizden süzülen sevda sözlerini

Unutursam
Vurun beni
*Yaz kırılır
Dağ başına ışık düşer ışıkta buz kırılır
Kar beyaz renkler asi nehirlere karışır
Eriyen kar düştüğü çatak döküldüğü su bize aittir.
Bembeyaz bir evrende doğacak güneş
Ağaran sakallarımız şahittir.

*Eriyen kar suyuyla yüzünü yıka, şafak güneşiyle tenini ısıt...
Şiirin dağlarının temiz ve cesur çocuklarıdır şairler,
Umudun adı bulut; yaşamın adı rüzgar...
Uçuşan sözcükleri devşirip sunar sevda sofrasına yeniden
Olacaksan okyanus olacaksın der,
İç denizlerde deprem taşımak gülsüz bahçelerin yılgın bahçıvanlarının işi...
En baştan başlar insan bir çocuğu sevmeye, gözünün ışığından,
İlk kez ayakta duruşumdan, gamzesine düşen tomurcuktan,
Sıcacık kokusundan başlar...
Şair, sevdayı anlatacaksa önce yaşamaktan başlar...
Yaşamak en temiz ve en cesur çocuklarıdır şairlerin..
*Mademki karşıtı nefret
Mademki karşıtı pranga
Mademki karşıtı ceza evleri

Benim düşlerim sevdadan yana
Benim düşlerim gene serseri
*Buluttan düşen yağmur taneleri havada asılı kaldı
Bin ışık tek bir damlada süzülüp çoğaldı
Ardına bakmayan bir ıslıktı bulut
Bu şiir o ıslığın son sesine yazıldı

*Tuvaline yağmur sıkışmış bir manzara resmidir çilingir sofrası
Ölümün tekdüze bencilliğine meydan okur
Ölmekle yaşamak arasında bir buz rengi kedi vardır
Sen efkar dersin adına o durmadan mekik dokur
*Ne bulutlar tanığı ne fırtınalar sürgünü
Islak yüzlü aşık bir çocuktur o
Sevdanın barikatlarından kararlı düşler söyleyen
yetimliği iftira avuç avuç sokaklara
*Ömrünü bir güle armağan eden,yaşama direnmek için renkten vaz geçer.
*Anadoluyuz aldırırız biz
Zehri zemzem eder doldururuz biz
Kendi cenazemizi kaldırırız biz
Vatanı satanlar gelmesin yeter..
*ÖRNEKLERİ BİR YERDE UNUTTUK
ŞEHİR O YÜZDEN SESSİZ
DİLSİZ VE TAHAMMÜLSÜZ/MÜLKSÜZ
SERZENİŞSİZ
ÖRNEKLERİ BİR YERLERDE BIRAKTIM
TASTAMAM
ANLATAMAM

*'ÇAĞLAYANIN ÜSTÜNDEN DÜŞMEK DUYGUSU
HEPSİ SU
GERİSİ SU'

*suyun kanyondan kurtulduğu yer pırıl pırıldır,
ışık kendini suya adar,
salkım söğütler dallarını suya batırır,
su beklemez taşın uyanmasını,
gider boynuna sarılır,
kırlangıçların peşinizden gelmediğine aldırmayın,
saygıdandır...

*SELAM İLE TÜRKÜ SÖYLER
YANAR DIŞI İÇİ
KENDİLİĞİNDEN SUSAR
MECBURİ AĞLAR
KADIKÖY'DE BİR SERSERİ GEMİCİ

*OKYANUSLARA AÇILIYOR ŞİİR İŞTE,
KENDİ SANDALINA BİNİP KENDİ KÜREKLERİYLE...
SERÜVENCİLER TAMAMLAR YAŞAMI.

*SU DAĞILIR
DAĞ DAĞILMAZ...
SEVDA SUDA DAĞLAŞMADIR...

*YAŞAMIN TEKRARI YOK,KIRLANGIÇLARLA KANYONLARA ÇARPIYORUZ...
BİR SORUN MAVİNİN TANIMINI DAĞDA GEZEN SIĞIRCIĞA,BİR DE SORUN KANYON DUVARLARINA VURA VURA YÜKSELEN KIRLANGICA..

*ŞİİR MESAFEYE TUTSAKTIR,YÜREK MENZİL DEĞİLSE

*BİR DENİZ KENARINDAN UFKA BAKARSINIZ,BAKTIĞINIZ SİZDE KALIR,ANLATAMAZSINIZ...

*DAĞLARA GEREK YOK,ŞİİRİMİZ YANKI BİZİM.

*KIYISINDA OTURMUŞUZ SEVDANIN,BİR DAGA VURMUŞ KAYALARA,ÜSTÜMÜZ BAŞIMIZ ŞİİR'

*Yıldırımların çiçek açtığını ve çiçeklerin yıldırım saçtığını anlatan sevda efsaneleri biriktirerek yürümek.

*ŞAİRE SORSALAR,KUŞLARIN KANAT ÇIRPMASINDAN OLUŞUR RÜZGARLAR.BU NEDENLE ÖZGÜRLÜK GİBİ,TÜY GİBİ YAŞAR BAHARLAR...AMA İŞTE ŞAİRLERE SORSALAR

*ZAMAN ERİR...YAŞANILAN,YILDIZVARİ BİR UÇUŞTUR...AY IŞIĞININ OLMADIĞINA ALDIRMAMAK GEREKİR...SİZ BULUN DİYE ŞİİRLERİ,GECELERİ DAĞ BAŞINDA KOZALAK TUTUŞTURULMUŞTUR.

*uzak,uzaklığıyla hüküm süremiyor zaten...ulaşılamazlıkla ad değiştirdiğinde buluyor kimliğini...sevda vatanıdır şairin...şair vatanından ayrı kalabilir mi.

*kan susacak,sevda sözcükleri dökülecek sokaklara,insanlık düşmanlarını kovacak bu evrenden barış bakışlı çocuklar,kan susacak,şiir yenecek nefreti,ant olsun ki acı kazanamayacak..

*güneşe dönük olsa da alnımız güvertesinde sevdalarımızın,uzak sulara kaçkın rüzgarlarla uzanırız,ejderha dalgalarla somutlanırken düşe sığmayan maceralarımız,kıyıya diktiğimiz tek bir çiçekte kalırız

*KAR TANESİ,RÜZGAR BAŞLAMADAN DÜŞMEZSE YERE,SAĞA SOLA VURARAK HIRPALANIR,PARÇALANIR..YAŞAM DA ÖYLE,SEVDA DA ÖYLE.

*İŞTE O NEDENDEN SUSUZ SULARIN YOLCULUĞUDUR ONA DOĞRU KÖPÜK KÖPÜK TAŞIYAN ŞAİRİ...
BİR NEHİR GİBİ...

*Suçsuzdum yok yere ahım aldılar
Yiğittim namımı yere çaldılar
Bir ağaçta çırpı kadar daldılar
Ormanda fırtınayla eserim şimdi...

*'Siz eskiden de bu kadar inceydiniz/Koğuşun parmaklıklarından süzülüp çıkmayın diye/Hücrede geçerdi günleriniz'

*Uçurum kuşlarının kanatları hala gölgeli,okyanuslar mavi,deli köpürüyor nehirler,bulutlar düşlere özendiriyor şiirleri,şair yazıyor,çok şükür,göremediğiniz çiçekleri.

*Sevdalar akarken yaşamın bir yerinden,dürüst ve onurlu yanlarınıza tutunan bir şeyler bırakır...Belki bir bakış,belki savunulmuş bir köşe başıdır...Şiir,tüm bunların farkında olduğumuz yere koyar miladını,gerisi...Yeniden başlar her şey..

*Eski sözcükler biriktiriyor bize arkadaşlar,yeni bir dünyanın şiirini yazmamız için


*Bir çiçekten rengini ayırmaya çalışmak gibi gelir sevdayı unutmaya mecbur kılmak şairi...Çünkü bütün kırmızılar hep güldür şairlerde ve bütün güller en çok özlemlerde kanar..

*Kimsesizliklerimiz,dışarda bırakıldıklarımızdandır elbet,ama dışarda bıraktıklarımızdandır da...Sevda,çok özneli bir cümledir,her yükleme gücü yete

*İlk fırtınada öğrenmiş denizciler,ağır rüzgarlarda yelkenleri toplamak gerektiğini...Bir daha hiç zorlanmasa bile seren direkleri,ne o fırtına unutulmuş ne de yırtılan yelken bezleri.

*Kışı düşünmez aslı gül olanlar ve hangi kayada açacağı bilinmez akıbetini adamış renklerin

*Her yere taşırsınız köşe başlarını,asırlık ağaçlarını ve bilmediğiniz bir sürü şeyiyle de sizinledir bu şehir,yalnızca kuytularda yatan kediler değişir,o da arada bir...

*Zaman durur ya,belki görürlerse biraz daha tükeniriz

*Sevgisini almak için bedel ödemediğimiz tek insandır anne

*Bir tırmanışa benzer -bazen- şiirin serüveni...Ardında,kardaki ayak izleri...Şehir uzaklaşsa da tipi devam etmektedir ve şehirden uzaklaşır şiir.

*Işığı biriktiremezsiniz,sevdayı da; ışığı elle tutamazsınız,sevdayı da; ışık karanlığı örter,sevda da...O zaman tam vaktidir şiir okumanın

*Yıldızdan sızan ışık geceyi aydınlatmaz elbet.Ama karanlığa mutlak olmadığını anlatmaya yeter...Şiir gibidir yani..

*Kiminin üzerine kürekle toprak atılır
Kiminin üzerine dizelerle hasret

*BU DA İDRİS "ABİ"ye GELSİN

Kanadı suya değmeyen kuşlar uçar bizim müdavim denizlerimizde
Işığı avucunda gezen şiirlere uçar
Burada deli şairlere rastlayamazsınız
Burada rastlayacağınız tek kabadayı
Kafası güzel bir sonbahar

*Zehri az kavi durur kayada yatar engerek
Bunda hüzün aramak boşa gam çekmek demek
Lâkin sevda yüzünden çöle düşmüşse mecnun
Kum nedir diye soran Leylâ'ya küfür gerek


*İMLASIZ ŞİİR

Bak şimdi durduk yerde sana ne diycem
Ben sana okyanustan köpük getircem
Sen pembeleşcen sen kızıllaşcan
Ben gözlerine bakıp sana can diycem

Bak şimdi sokaklarda senle yürüycem
Sen papatya olcan ben güneş bilcem
Koluna değil yüreğine gircem
Sevdana kırlangıç bir düş getircem

Ben İstanbul olcam sen Taksim olcan
Ben gelip senin sol avcuna dolcam
Sen avuçlarını göğe kaldırcan
Aşk sana ülke olcak orada kalcan

*Kırılan gül dallarına gelincik aşılamışlar
Bülbüle zulum olur dedim,
Anlamıyorlar
Öyle divan kapılarında saf saf
Durup durup
Şiir meczup
Ben meczup...

*/Şairler de dahil ve hatta en başta olmak üzere safları sıklaştırmalıdır sevdadan ve yaşamdan yana olanlar/

"Kara" sözcüğünü bir tek
Yarin saçında anlatabilsin diye şiirler
Bir de uzak çocukların boncuk gözlerinde

Safları sıklaştırmalıdır şairler

*Kutup yıldızı pusulaya düşmüyor
Denizci değil
Denizdir acemi olan
Bu belki de keşfedilmemiş bir rengin resmidir
Biraz sen
Biraz ben
Biraz İstanbul

*I-ARA Kİ BULUNSUN O KEDİLERİN HEYKELLERİ
ÇOĞU DEPREMZEDE ZATEN

II-ŞEHİR
YENİ MARTILAR BULMUŞ DİYORLAR KENDİNE
EN SON
NEONLARINA AĞLARKEN GÖRÜLMÜŞTÜR

III-GEÇEN GELİŞİNDE
-Kİ BU AYNI ZAMANDA SON GİDİŞİNDİR SENİN-
BİR ŞİRİN ÇOCUK VARDI YA ÇAKIL TAŞI SURATLI
ŞİRİNLİĞİNE ŞİRİN HALA AMA
ÇOCUKLUĞU KALMADI

IV-NE GÜZEL OLACAK OYSA BU GECE ÇALSALAR SAATLERİNİ İSTASYONLARIN

*Dalgaların deryaya baş kaldırması onlar
Hani bütün sevinçlerde adı eşkıya konanlar
İlk karda yere düşenler
İlk eriyen ilk donanlar
Umulmadık zamanlarda sevdalara vurulanlar

Aynı düşte yanmış gibi
Aynı dala canmış gibi
En uygun zamanmış gibi
Yaşama el sallayanlar

Direnç olsun onur olsun
Sevdalara devam olsun
İnsan olmak ışıklı bir tebessümse evrene
O mavi gülüşlerinize bin kere selam olsun

*
**Çürüyen dalgalar okyanusun üstünü kaplar belki...Belki bütün azametiyle orada çırpınır durur...Ama bir mavi fışkırır ki içinden...Anlarsın; okyanus,okyanustur...

**HEY CANIM

Sana getirdiğim bir can bakışsa
Bir ormanda yemyeşil bir dağılışsa
Kim ürker fırtınaların heybetinden
Sevdanı yiğit bir kuş taşımışsa
Kanadında dağlar nakış nakışsa
/.../

**BEN BİR DENİZİ NERDEN ALIRIM
GÖZLERİ ÜŞÜR YA BİR ÇOCUĞUN
O ÜŞÜDÜĞÜ YERDEN ALIRIM

SABAHINA KIYAMAM BİR MAVİNİN
GECE YARILARI UYANIRIM

**Bir yağmura bir türküyü koyarsın
Bir çağlayan düşüne iner mi iner

Kaçak vagonlarda mülteci düşler
Bildiğin cehennemlerden beter mi beter

Bulutlara tutunmuş bir mevsim yorgunu
Senden kalkan bir trene biner ve gider

Çok şiir sıkmışlar üstüne isabet almamışsın
Bu da seni taşıyan dizeye yeter mi yeter

**Ne zaman yıldırım düşse bir yere sana eksik kaldığımı anlıyorum...

**Gözleri isyan
Gözleri bahar
Birkaç gezgin
Birkaç mülteci
Senden söz ettik
Sabaha kadar

Aslında bundan anladığımız,senin saat kavramına sığmayan sınırsızlığındı.Sen ateşini büyüten bir yangındın çünkü...

Göz yaşı yüzden düşmez
Yüzü büyütür
Sevdamız o yüzden bile büyüktür...

**Bir deniz al koynuna
Dalga dalga
Uyu çırpına çırpına

Var say ki okyanussun
Var say aşık olmuşsun

İstanbul'sun


BİR KARDEŞİME KIZ İSTEMEYE GİTTİĞİMDE KIZ İSTENEN EVLE İLGİLİ GÖZLEMİMDİR

Darbesi başarısızlığa uğramış
Ve dağılmış bir ordunun yapay komutanı
Dökülüyor bir köşeye ince ince
Rütbeleri sökülen generalin lakabı

Faşizmin kitle desteğiyle gelmiş hali
Yani odada saf tutmuşken kayinçolar ve bütün ahali
Olanca azametiyle bir gözü bizde bir gözü takvimdeki camide
Genel affa sıcak bakmadığı her halinden belli
Dudağı dar ağaçlı bir cani

Yüzükleri Mussolini takar bu gidişle
Ya Allah deyip isteyebilirsem kızı
Çocuklar da mutlu olurlar belki
Ama odada bir gariplik var
Jön Türkler iktidara talip
Kulis yapıyor İttihat ve Terakki

ŞAİRE BETİMLEMELER

I-Öldüğünde tabutunun içinde bir dinamit olduğu sanılmıştı,mecbur bir patlama oluşturdu dirisi de ölüsü de.Şimdi hırçın kuşlar cehenneminde bir dağın isyankar yolcusudur.

II-Ders kitaplarına konu taşıyan adamlardan olmadı.Bazı kitaplarda adı verilmeden ondan söz edildiği bilinir.Hatta kirli bir zamana kefen diktiği de söylenmektedir.Aydınlık,o gittiğinde ağladı.

III-Yasa dışı bir gülüşü meşru tanımladığından uzun süre hapis yatmıştır.Zından duvarlarına kuş resmi çizmekle eskirken yıllar o hep genç kalmıştır.Zamane vakanüvisleri bunu anlatırken kan içinde kalırmış.

IV-Yöresi saptanamayan bir türküde tam kafiye olurken ömür,bir kitabın çesmesinden suya uzanmıştır.Su,dediğimiz ilerde şiire sığdıramadığı bir kızmış.Şişli'ye doğru çıkarken adına bir pankart açılmıştır.

V-Rivayet sanılan şeyleri kanıtlamaya adanmış tam teşebbüs,yani ortalama bir insan ömrü.O gidince yarım kalmıştır.Tıp biliminin çaresizlikten utandığı delille sabittir.

VI-Tarih onu yarım kalmış bir dörtlük olarak anımsayacak.Bunu bildiğini var saysak da umursamamıştır.

VII-Şimdi dostlarım,o olsaydı böyle yapardı,diyerek şaire bir çay söyleyin.Çünkü çay dediğimiz,bir şairin düşünden artmış,bardağa damlatılmıştır.Bir yudum sıcak şiir,bir yudum aşk ve aşklar dolusu kavga gibidir.

BÜLENT AYDINEL

ŞAHA KALKMIŞ KEDİYE GAZEL... :)))))))

Onur bir yumak değildir oynarsan boynuna dolanır
Senden zamana koyu siyah tüyler kalır

Yaşama dört ayak basamayan mevsim kaçkınları
Şöhretlerini yumuşak patilerinden alır

Sokağa düşmüş sözcüklerle imparatorluk kurarlar
Oysa zavallıların kralları da zavallıdır

Sen şimdi toplan ve git ciğercinin önüne
Şaha kalkmış kedilerden yürüyen atlar utanır

***Bütün senleri toplasan bir yalan etmiyor
Bir yalan bütün senleri öldürdü

******Yolun kıyısında bir derviş gibi
Yarını bugünden bilirmiş gibi
Kendi utancıyla büyürmüş gibi
Erken meyvelendi yurdumda kiraz

**Sevda hüznün hamalıdır,tez yorulmaz bu nedenle serüvenciler

***I-Gökten aynı hızla düşen iki damla,feryat figan yıldırımlarken zamanı,tam yere değecekken çarpar birbirine...İşte özlemin son noktası...Hangi söz,hangi şiirin hangi dizesine koyar bu manzarayı...
II-Düşe inanmayanların umutsuz elleri olur ve kimse ikna edemez onları gecenin lacivert bakışlı bir çocuk olduğuna.
III-Cebinde bir kurşun kalem taşıyan insan,dudaklarını kara kalem çizer uçurtma isteyen bir çocuğun.Çocuk ve uçurtma ollmasa da,kağıt arınmaktadır o anda.
IV-Artık,yangını işiten çocuklara kalkan son trene dört dize yükleme vaktidir.
V-Yüreğini bir yük vagonuna bindirir ve kaçaktır ve evsizdir ve dönüşsüzdür sevdanın ses tellerinde yaşayan şair

***Bir çocuk,kırlangıcını bekliyor...Henüz teneffüse çıkmamıştır yarım ıslığı rüzgarın,koridorlarda esip gürlediğine bakmayın lacivert bir aynaya benzeyen denizin siz sustuğunuzda...Bir aşk tırmandığı kayadan düşerken heyelana uğramıştır...Şiirin son dizesi bağımsızlığını ilan etmeden tören başlamayacak...Feryat asılı kalmıştır kanyonun uç veren çizgisinde pervaza sıkışmış bir perde gibi...Ses tutukluk yapmıştır...Susuz çeşme başında bir değirmenci,gemicinin ağlarını onarıyor...Kınası umuda bağlansa da günün,gerisini anlamak zor...Ellerinde bir tutam siyah saçla,şiirin kuytusunda,bir çocuk kırlangıcını bekliyor...***

***Gideceğin yola mı bakmaktasın şu an,bir yere vardın da dönüp ardına mı...Şiiri anlamak burada zorlaşıyor bazen...Duysan,tıpkı aşk,dersin...***

***Şiire doğru serüvene çıkınca yanına pusula alan adamlara bir gülesim geliyor... :))) Harfin bir kuramı var,hecenin bir kuramı,sözün,sözcüğün,söz dizininin ve cümlenin bir kuramı var ve üstelik ayrı ayrı bunlar...Dize tüm bu faklı birlikteliğin diyalektik oluşum bilincinde yeni ve yeniden kuram oluşturmaksızın yani kurallar ve kuramlar ötesinde yürüyor şiire...Hadi şimdi gecenin kıyısında Marmara'ya karşı kasket takmış adamın düşünü bul pusulayla,diyesim geliyor..

****Şiirin aynasında değişen mevsimler gibiyiz belki de...Şiirin aynasına yağan yağmurlar gibi...Ve her damla o saydam cama düşene dek mecburen kendine bakıyor...Ve düşer düşmez de şiire karışıp şiir oluyor...Bu duygunun basü bade'el-mevti belki de...

Bülent Aydınel
Kayıt Tarihi : 21.4.2012 04:06:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Atila Yalçınkaya
    Atila Yalçınkaya

    KIYMETLİ HOCAM TABİRİMİ HOŞ GÖRÜN,YÜREĞİNİZ COŞKUN NEHİR GİBİ.SAĞLIK MUTLULUK DİLEKLERİMLE.

    Cevap Yaz
  • Atila Yalçınkaya
    Atila Yalçınkaya

    KIYMETLİ HOCAM TABİRİMİ HOŞ GÖRÜN,YÜREĞİNİZ COŞKUN NEHİR GİBİ.SAĞLIK MUTLULUK DİLEKLERİMLE.

    Cevap Yaz
  • Burcu Türker
    Burcu Türker

    Biz, çoktan terk ettik, terk sözcüğünü.
    • Şairlerin idealleri vatan kadar temizdir ya da idealleri vatan kadar temiz olanlara şair denir.
    • Yaşamda her şeyini yitirip yeniden kazanabilirsin, onurun hariç.

    Yürek sesiniz hep var olsun.Emeğinize sağlık Bülent Hocam.Kaleminiz hiç susmasın..Saygılarımla..
    Şairleri tertemiz yazan yazınız için teşekkür ederim.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Bülent Aydınel