Sözcükler bir dil oluşturmakla kalmaz. Onların da kendilerine has ve evrensel bir dilleri vardır. Sözcükleri bozmak, anadili kaybetmekten de öte bir şeydir. Bu aynı zamanda, yüzyılların eleklerinden süzülerek gelmiş tarihsel mirası ve nadide bir güzelliği hoyratça hırpalamak anlamına gelir.
Arapça, Farsça, Kürtçe, Türkçe, Fransızca, Latince, vs. olmaları hiç fark etmez. Asıl olan onların ne anlatmak istediğidir. Budanır veya değişime uğrarlarsa eğer, yüklendikleri anlamı bize taşıma özelliğini tümden yitirirler. Onlar yok olurken, bilgi eksilir ve sonuçta biz çoraklaşırız. Sayılar ve dili oluşturan harflerle sözcükler bütün şifrelerin anahtarı olduğuna göre, bu durumda tek bir harfin kaybolması bile çok önemlidir. “Sıfır”ın kaybolması gibi bir şey bu...
Düşünsenize “sıfır”sız ne yapardık biz? Sözcüklerden şapkaları kaldırmaya benzemez bu iş. Başta iletişim ve finans sektörü olmak üzere pek çok iş alanı çökerdi. Dilde ise çöküş daha sessizce ve derinden gerçekleşiyor. Ve bir gün, önünde sonunda gümbür gümbür patlayacak.
“Sergüzeşt” ve “macera” eşanlamlı olabilir mi hiç? “Enkazlar, eşyalar, malumatlar, talimatlar', ki bu sözcükler ler-lar takısı almadan da çoğuldurlar ve günümüzde yanlış kullanımdalar. Veya ‘mütevazı’ yerine ‘mütevazi’ denilebilir mi? Paralel yerine ‘mütevazi’ kullandığımda - ki doğru bir kullanım şeklidir bu - insanların nirengi noktaları ne olacak peki? “Tevazu”yu mu anlayacaklar, yoksa geometrik bir terimi mi? Dilin yanlış kullanımından kaynaklanan müthiş bir kavram kargaşası var ortalıkta.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla