Hatırlar mısınız bilmem? Rahmetli Barış Manço’nun evlatlarına ders vermek için onları bir manava götürüşünü. Götürdüğünde, çocukların tezgâhta ki armutlara elleyince başlarına ne geleceğini anlatışını. Tezgâhtarın “bayramlık ağzını açarsa” neler söyleyeceğini, mizahi ama müzikal bir biçimde ders verişini. Biraz ipucu vereyim o zaman. Hani nakaratında “Oku bakıyım” dediğinde çocukların topluca “AYI” dedikleri parçasını. Hatırladınız değil mi?
Barış Manço bu “AYI” parçasını yaparken bir amacı vardı elbette. Nitekim parçanın bir yerinde de sebebini yine kendisi açıklıyor.
“Maksat çoluk çocuk öğrensin hayatın çetin yollarını, kaptırmasınlar kimseye kafalarını ve kollarını, hani baba olarak vazifemiz tabi uyandırıp ikaz etmek.”
İşte tam bu sözler bir baba olarak benimde evlatlarım için bir şeyler yapmam gerektiği gerçeği, beynimde gonk çalar gibi yankılanıp dururken, oğlumu dizimin dibine oturtup bir bir sıraladım. İçimden geldiği gibi “hayatın çetin yollarını” ve her defasında söz istedim oğlumdan. Şair Abdurrahim Karakoç’un “mektup yazdım Hasan’a; ha Hasan’a ha sana” dediği gibi ben de karşıma oğlumu alarak söz istedim. Böyle desem de sözlerimi kendine muhatap gören herkese seslendim aslında. Bakalım söz havada mı kalacak, muhatap bulabilecek mi?
SÖZ MÜ OĞUL?
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta