Soyut Ekilen, Somut Biçilir; Somut Ekilen De Soyut Biçilir. Döngü Devam Eder.
Düşünceler aynı tohum gibi ekilir ve zamanı gelince açılırlar. Soyutta ekilen düşünceler somutlaşması istenenler olarak yansır. Şuurlu ya da şuursuz bu ekim her an yapılır. Her an bir önceki ekilen biçilirken yenisi de ekilir. Çiçek nasıl tohuma şeklen benzemezse düşünceler de açıldığında ekildiği şeklinde olmaz. Çünkü açılan manadır. Bilinç önemli burada. Mevlana “Sen bir düşünceden ibaretsin….” der bu konuda. Bu Allah’ın düşüncesinin kudret ile “Kün” emriyle açığa çıkmasına işarettir. Biz dahi esmaya aynalık yönümüzle, tercihlerimizle “Kün” deriz bilincimiz kadar…
Rahman erile, Rahim dişile işaret ve ikisi Besmelede birleşince, cem olunca Rahmanirrahim muhteşem olur, “Kün” açığa çıkar. Besmele anahtar. Soyut olan düşüncenin somutlaşması “Kün” ile olur. Burada insan, orjin insan Allah’a ayna olur. O halde tüm düşüncelerimize çok dikkat edeceğiz ya hemen gerçekleşir ya da bir sonraki boyutta. Ahir denen boyutta gerçekleşir…
Ruh konusunda yeterli bilgi olmamakla beraber ruhu yazılıma benzetmekte sakınca görmüyorum. Beden de donanım. Ruh ve beden birleşince insan (ben) olarak görünüyor. Ruh ve beden ile elde ettiği tüm yaşamsal veriler de o kişinin “zat”ını oluşturuyor. “Bir ben var benden içeri der” Yunus. “Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm” der…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta