Usul usul yağmur yağıyor,
Kırmızı şarap içilmez mi böyle havada,
Hadi içelim Dılıstan.
Kadehlerimiz sana kalksın.
Bu şarap ta sana, bir sonraki kadeh viskide.
Yani her şey biraz sana dair.
Ben anlatamam derdimi, sen öpüşlerimden anla.
Sevişmelerimden anla.
Hadi, arın kıyafetlerinden,
Yaşamı sorgulamaktan,
Memleket meselelerinden.
Arın her şeyden.
Soyun bana Dılıstan.
Boynumdan özlemle öp, hoyratça seviş benimle.
Tırnaklarını geçir sırtıma, adını nakşet tenime.
Tenime hapset kendini, bileklerimi bastır yatakta.
Nefes almanın zorluğunda, ağzıma solut nefesini.
Ağzımın alkol kokusunu şımart dudaklarında.
Sonra kasıklarını bırak bana.
Kulağımda çınlasın fısıltıların.
Şimdi ve hep.
Sonra bir kedi gibi sokul yeniden boynuma.
Söylemleri bırak Dılıstan.
Alev alev yansın tenimiz.
Adını unut.
Şarapları dök.
Kediyi bağrına bas.
Soyun Dılıstan,
Soyun.!!
Omuzlarından öpüyorum seni.
Hilal kaşlarından seviyorum.
Anları sil.
Öfkeni rengarenk çarşaflara bırak.
İsmimi haykır ki senden yeniden doğayım.
Körpe, yeni yetme sokaklara nam salayım.
Susma Dılıstan avaz avaz beni haykır.
Hadi başla.
Dök nefesini.
Haykır.!
Haykır güneş doğana kadar.
İstemsizce ve köpekler gibi,
Havlayan acılarımız sussun.
Tırnakların sırtımda yollar çizsin.
İçimde bir sen, derinliklerimde kasırgalar.
İçselliğinin kölesi olayım.
Titrek bacaklarım, güçlü kollarım.
Bir de şiirler yaratacak boynun.
Şimdi kadeh kaldırmalı,
İtaat etmeli ve kokuna şarkılar adamalı,
Susmalı,
Sana susamalı Dılıstan.
Kayıt Tarihi : 25.3.2019 00:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!