Yaz ışıltılarıyla gülümseyen yüzünde soluklanıp, şimdi bir yılkı atına binip uzağa gitmek vardı
En güzel sözlerle yaslanıp kadın varlığına, tutkuların hırçın denizinde aşka kulaçlar atmaktı
Ellerinin sıcacık iklimlerine sokulup, yaşamak yüreğinin çardağında bağdaş kurup oturmaktı
Lime lime etsen de gönlümü, ateşlere atsan da bedenimi, seninle bozkırlara uzanmak vardı
Mutluluğun mor bakışlı dağlarında eylemlere durup, seni sevmek, ruhumu aşkla doyurmaktı
Yorgun deminde yaşamın, tuz bastığımız yürek örselenmişliklerimize şiir dökülür, kabarır yürek, örselenir su. Dalgın adımlarımızda kayıp giden günlerin tozu saklanır, avuçlarımızdaki sevi terlerine önce özlemin, ardından şiirin gözyaşı karışır. Umarsız replikler dönerken ruhumuzda bir el okşar saçlarımızı ve bir çift göz gönlümüze akar, yanar avuçlarımız, titrer bedenimiz, ardından biter aşka dair eylemlerimiz.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim