Söyletme Beni Aşk - IV

Uğur Deniz Ülkegül
279

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Söyletme Beni Aşk - IV

“O hayatımda tanıdığım en mükemmel kişi…”

Bu zamana kadar bu soruyu kime sorsam hep aynı cevabı almışımdır..Aşık
olunan kişide garip bir “kusursuzluk” hali vardır..Bakışı, dokunuşu, seslenişi,
kokusu aklını başından alır insanın..Sözlerindeki anlamı düşündükçe her
kelimede kendinizden geçerseniz..

“Seni seviyorum…”

Buradaki “sen” “ben” manasını taşıdığından, sonrasında gelen “seviyorum”
kelimesi, size inanılmaz bir hayal dünyasının kapılarını açar..Onu mükemmel yapan unsurların başında bu gelir zaten..O sizin bazen beyaz atlı Prensiniz, bazen sarayda sizin tarafınızdan kurtarılmayı bekleyen Prensesiniz olmuştur..

Onu ayrıcalıklı ve özel kılan en önemli şey, onun yanında kendinizi ayrıcalıklı
ve özel hissediyor olmanızdır..

Oysa ortada ne saray, ne saray erkanı, ne kötü kral ne de beyaz bir at vardır.
Ama söz konusu aşk olunca gecekonduların saray, kız babalarının kötü kral
ve bazen bir sütçü beygirinin masallarda geçen o “beyaz at” olduğuna çok
defa şahit olmuşumdur..Peki biraz gerçekçi olursak durum böyle midir?

Aslında aşık olduğunuz kişi tam bir eziyet aracıdır.
O gece yarısı sizi uykusuz bırakan kişidir..O içilen her fazla sigaranın yegane
müsebbibi, sinir sisteminizi hallaç pamuğu gibi atan bir canavardır aslında..
Size olan kaprislerine katlanmak zorunda değilsinizdir ama, sanki bu, Aşık olmanın genel kaidelerinden biriymiş gibi o kaprisi sineye çeker (ama aslında hesaba yazar) ve dünyanın en anlayışlı, en şeker, en olgun insanı oluverirsiniz.

İçki masasında arka arkaya içilen duble rakılardan sonra zavallı bir sürüngen
haline gelmeniz, hatta içtiğiniz bardan sürünerek çıkıp, duvarlara toslayarak
yürümeniz bile bu gerçeği değiştirmez…

“Seviyorummmm aaaabiiii…”

Aşkın en önemli ve vazgeçilmez öğesidir kıskançlık..Aşık olduğunuz kadını
yada erkeği kıskanırsınız..Bu yaşadığınız aşkın devamı için o kadar önemli
bir ayrıntıdır ki, kıskanmanızı gerektirecek bir durum ortada yoksa, ya da
karşınızdaki kişi bunu gerektirecek bir eylem veya sözde bulunmuyorsa,
kıskançlık duyulacak senaryolar üretmeniz gerekir…

“Sinem…”
“Efendim canım..”
“Murat galiba beni aldatıyor..”
“Ne? Nasıl yani? Ay inaaanmıyoruuuum..”
“Evet ben de, ama sanırım öyle…”
“Ne gördün ne duydun kız anlatsana? ”
“Dün onu aradım, çalar çalmaz meşgule düşürdü telini..”
“Hiiiiiiii..E ne dedi peki sonra? Niye kapatmış? ”
“Komik bi mazeret buldu..İnanmadım tabi ben..”
“Ay kız ne dedi söylesene, çatlatma adamı..”
“Umumi tuvaletteymiş, konuşamamış..”
“? ? ? ? .........”

Oysa kıskançlık, güvensizliğin “giriş kartı” gibi bir şeydir..Gençler arasında
şöyle saçma sapan bir düşünce vardır.. “Beni ne kadar kıskanıyorsa, o kadar
Seviyor demektir..” Aynı gençlere “sevdiğin insana ne kadar güveniyorsun? ”
gibi bir soru sorsanız, koro halinde aynı cevabı verirler..

“Sevdiğime herkesten çok güveniyorum..Güvenmeseydim, onu sevmezdim.”

Hem kıskanılıp hem de güvenilen kişi olmak gerçekten zor bir şeydir..Ama bundan daha da kötüsü, hem güvenemeyip hem de deli gibi kıskandığınız
birinin hayatınızda oluşudur..

Oysa sadece bir öğrenme, keşfetme, tanıma döneminden ibarettir aşk..
Henüz olgunlaşmamış, ama yaşanması, paylaşılıp bölüşülmesi muhtemel
olan bir sevginin emekleme çağıdır da diyebiliriz..Onu bu kadar cazip kılan
şey, sadece içindeki bilinmeyenlerin çokluğu ve buna bağlı olarak o kişide
bildiğinizi düşündüğünüz özelliklere kendinizden kattığınız ekstra değerlerin
size verdiği mutluluk hazlarının yoğunluğudur..

“O hayatımda tanıdığım en mükemmel kişi..” sözünün içindeki sır da burada
yatmaktadır..O kafanızdaki “mükemmel tiplemesine uydurduğunuz en doğru
kişidir..”

Onu kusursuz kılan bir beyne sahip olmakla, bu beynin zihninizde oluşturduğu
görüntüden ibaret bir mükemmellik..

Aşkın bu kural tanımazlığı, olağan dışılığı, tüm kriterlerimizi alt üst eder
yapısı bizleri esir etmesindeki en büyük nedendir diyebiliriz..Biz çoğu
zaman olmayanı, anlaşılamayanı, çözülemeyeni sevmeyi severiz..Varmak istediğimiz yerle vardığımız yer arasındaki farkı anladığımızda, bunun bir sevgi mi, yoksa sadece hayalden ibaret bir tutku mu olduğuna karar verdiğimiz andır aşkın sona erdiği an..

Sonrasında ya sevgi başlar, ya da nefret…

Şöyle ahmakça bir soru dolaşır ortalarda bazen.. Çoğu zaman gülmüşümdür
bu tartışmalara..

“Aşk mı? Sevgi mi? ”

Yada,

“Evlenince aşk neden biter? ”

Aşk sevdiğiniz insana bir gün yalan söylememeyi öğrenebilmenizdir..
Ona güvenmeyi, onunla paylaşmayı, ona iyi ve güçlü yönleriniz olduğu
kadar kusurlu ve zayıf yanlarınızın da olduğunu gösterebilme sürecidir..

Makyajsız halinizle de sevildiğinizi hissetmenin yol alışıdır..Üç günlük
uzamış sakalınızla yanağınızdan öpülmenin ne kadar büyük bir sevgi
ifadesi olduğunu anlamanız, bu sevgiyi benimsemeniz, bu sevgiye saygı
duymayı başarabilmenin yollarını aramanızdır..

Kısacası, sevgi adına yola çıkmış iki insanın, kendinden geçip, kendini
bulma sürecinde “biz” olma çabasından ibaret bir kavramdır aşk denen
şey..

Bu manada “Aşk sevgi değildir…Ama Aşk, sevgi içindir…” diyebiliriz..

Bu gerçeği ne kadar çabuk kavrarsak, o kadar az acı çeker, o kadar saf
bir sevgiye ulaşırız..Ne olduğu anlaşılamayan aşklarla başlayan evlilikler
ne olacağı anlaşılabilen hazin boşanmalarla sonuçlanır..

Belki de bir çoğumuz..Kendimizi her zaman daha fazla seviyor oluşumuzu
karşımızdan dinlemekten hoşlandık bunca zaman..Ve buna aşk dedik..Bir
daha düşünelim öyleyse..Peki biz karşımızdaki insanı ne kadar sevebildik?

Mutlu aşklar………

Uğur Deniz Ülkegül
Kayıt Tarihi : 4.2.2006 14:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehtap Şenörgen
    Mehtap Şenörgen

    Sana söyleyecek çok şey var..ama susuyorum....

    Sınırsızlığın boyuyor gökyüzünü..

    Kal huzurla.

    Mehtap

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Uğur Deniz Ülkegül