Bir çoğumuzun başvurduğu can simidi gibidir yalan..Acil durumda kırınız panosu..Hepimiz yalandan nefret ettiğimizi söyleriz..Hepimiz bu eylemin çok çirkin bir şey olduğunu anlatırız birbirimize..Oysa şeytani bir cazibesi vardır yalanın..Bu cazibeye kapılmadan, yalan söylemenin verdiği muzafferiyetlerin hazzını yaşamadan kaçımız dosdoğru bir hayatın temsilcisi olarak kendimizi tanımlayabiliriz ki?
Yemek içmek hatta nefes alıp vermek kadar büyük bir ihtiyaçtır yalan.
İnsan ruhunun temel ihtiyaç maddelerinden biri.Doğru yer ve zamanda kullanıldığında ve akıllıca uygulandığında mutluluğun anahtarıdır.Yalan sizi
iyi bir kariyer sahibi yapar bazen, politikanın zirvesine taşır.Başınız belaya girdiğinde cezadan yırtmanın en doğru davranış biçimidir yalan söylemek.İyi bir koca, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir sevgili olmak istiyorsanız, önce iyi bir yalancı olmayı öğrenmeniz gerekir.
Yalan söylemek iyi bir sevgili olabilmenin birinci şartıdır….
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ya da böyle söylet..
Sevgiyle...
Sen her kovana çomak sokmak zorunda mısın dostum?
:)))))
Çok oluyorsun ama Deniz....Bakmayacağım arkadaşım olduğuna çekeceğim kulaklarını:)))),
Kal doğruluklarla...doğru dostlarla.
Mehtap
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta