Bu ağır adımların ve telaşsız benliğin eninde sonunda beni nereye götüreceğini çok iyi biliyorum. Her şeyi tekrar gözden geçirmek için çıkıyorum. Dar sokakları tercih ediyorum, alışkanlık. Söylenmemiş bir söz kaldı mı diye düşünüyorum anlaşılmak için.
Menekşelerle dolu bir balkonun altından geçiyorum, bir kedi yalanıyor arabanın üzerinde. Kelime dağarcığım anlaşılmak için yeterli değildir belki. Oysa her şey söylendi, her şey yazıldı. Çatal bıçak sesleri arasında yürüyorum. Bir veya birden fazla adam muhtemelen şu cümleyi kuruyor. “Açlık değil de susuzluk beni zorluyor.” Bu yıkık evler neden bana benziyor? Bir zamanlar içinde yaşanmış binlerce anının, hayatın içi boş ve birilerinin oturma odasıydı oysa. Şimdiyse bir duvar yazısı sadece odanın duvarında; “Sen affetsen ben affetmem.”
Ne zırvalıyordum ben, şey, söylenmemiş bir cümlem kaldı mı diye çıktım evden. Anlaşılmak için. Oysa anlaşılmak nedir ki? “Anlaşılmak kendini satmaktır” demiş Pessoa, bunu anlayamadım yıllardır. Oysa ben anlaşılmak için sarf edilmemiş bir cümlem kaldı mı diye çıktım evden. Kendimi satıyorum bir defa olsun anlaşılmak için. Goethe; “Zaten bu dünyada kim kimi anlamış ki?” demiş. Nedense ben hep hatası olanların dönüp hatasını telafi etmesini istedim, bunu hep bekledim. Bir maç başlıyor ve kumarbaz tarafım dikkatimi dağıtıyor ama hayır. Söylenmemiş bir cümlem kaldı mı diye çıktım evden. Beni üzen, hatasını bilen ve kabul eden insanların halâ mağdur edebiyatı oynuyor olması. Bu beni çileden çıkartıyor. Bütün bu kalabalığın ve karmaşanın içinde ağır adımlarla yürüyorum. Yetişecek hiçbir yerim yok. Alelade adımlarla bir sigara içmem gerektiğini seziyorum. Adalet duygusu her yanımı sarmış durumda. Herkes yaptığı her şeyin bedelini ödemeli. Hasan Ali abi şöyle diyordu; “Ben kötülük edenle kötülüğe maruz kalana aynı yüzle bakamam, her ikisine de gülümseyemem diyorum size. Bunu yaparsam o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum.” İnsanlar böylemiydi? Çıkarı varsa her şeyi görmezden gelmeyi bilirdi sadece. Haksızlığa susmak, yanlışı görmezden gelmek, en yakınlarımın bile bunu yapması bu hayatı benim için dayanılmaz kılıyor. Haksızlığa uğrayanla, haksızlığı ve yanlışı yapan kişiye aynı yüzle bakabilen kimseleri hayatımdan çıkartmaktan başka çarem kalmıyor. Söylenmemiş bir sözüm var mı diye çıktım evden. Yemekler tıka basa yendi ve insanlar çaylarını içiyor. Bir açı doyurmayı akıl edemeyen birisi muhtemelen “Allah kabul etsin” diyor şuan. Çayları getiren çocuk aç giriyor yatağa oysa. Senede bir ay açın halinden anlıyor zavallı. Cahile anlaşılmak zor oluyor galiba, bu birikimsiz ahmaklar yine kabul ettikleri hatalarıyla mağdur rolünü oynayıp insanlara yaşattıkları bütün mağduriyeti ve saygısızlığı kendileri yaşamış gibi hayatlarına devam edecekler. Yaşattıkları şeyleri beğenecekler. Onca şeyi yaşattıktan sonra “nasibin seni bulur” saçmalığını beğenecekler mesela. Söyleyecek şeylerim artıyor her dakika. Söz verip tutamayacağını haber verme gereği bile duymayan kişi; “Her şeyi anlarım ama istenmediğin yerde durmayı anlamam” beğenileri yapıyor. Hava serin, bir beklentim yok. Attığım zilyarlarca adım beni içinden çıkılmaz sorunlara gebe bırakmaktan başka bir işe yaramadı. Hayatta olmak ve böyle çelişkili insanlarla karşılaşmak benim için bu hayatı dayanılmaz kılan ilk sebeplerden biridir. Evden çıktım ve eksik kalmış cümlelerimi tamamlıyorum. Bir defa olsun anlaşılabilmek adına. Oysa birikimsiz insanların sadece kendileri gibi birikimsiz olanları anlayacağını bu kaldırım taşı kadar iyi biliyorum. Fakat artık beklemekten vazgeçtim ve önemi yok. Bütün bu yanlışlara karşı tepki gösterilmemesi, insanları doğru bir şey yaptığına inandırıyor sanırım. Bu kadar rahat hareket edebilmeleri bundan. Yanlışa göz yuman herkesin karşısındayım. Kapıyı çekiyorum usulca. Bütün kapıları aralık bırakmışken ardımda. Bir anda Ataol abi geliyor aklıma;
“Keder sokulgan adımlarıyla
Gelip kıvrılıyor yüreğime
Hayat sakin
Şafakta evler gibi”
Yalnızlık ancak bu kadar güzel anlatılır diyorum kendime. Son bir yumruk bu bar masasına, anlaşılmamaktan açıklama yapmaktan yoruldum diye beğeni yapıyor. Haksız olduğu halde kendini sadece aptallar savunur, haklı olan kendini savunma ve açıklama gereği duymaz diyorum. Ama kim kabul etmiş ki aptallığını. Size vakit ayırmayan bırakın o aptallara vakit ayırsın. Garson, lütfen bir bira daha.
Söylenmemiş bir cümlem kaldı mı diye çıktım evden.
Kayıt Tarihi : 1.5.2022 12:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!