Hayat geçip giderken bir şeyler de onunla beraber gider. Değişir yavaş yavaş mevsimler yıllar, eşyalar, insanlar. Bazıları keskin değişim geçirse de bazıları sessiz sedasız bir değişim geçirir. Sen değiştiğini söylesen de hiç değişmedin. Suspus gelip gidişlerini izlerken bizi kırık bir mızrap gibi kenarda bırakan sert uçlarını bileyip bilemediğini merak ederdim. Bir adım atıp yolunu kesmek vardı, üzgün duran yüzünün anlattıklarını gözlerine sormak vardı ama beni tutan bir şeyler de vardı. Bilirsin aceleci adımlardan kaçmışımdır, suskunluğu giyinip beklemek daha bir ben yapar beni. Sabrımı sabrınızla ölçmek çok bilinçlice olmasa da o arada geçen süreyi anlamlandırır aslında. Bu süre yaşadıklarımızı, ömrümüzü törpüleyip geçenleri ne kadar süzdüğümüzün bir göstergesi. Çok üzüldük, üzüntüler yıprattı içimizde tutunmaya çalıştığımız umutlarımızı. Kırılgan merdivenlerden tırmanmaya çalışıyorduk umutların olduğu bulutlara. Tırmanmaya çalışıyorduk ve bastığımız her basamak parçalanıyordu ayaklarımız altında. Geri dönüşü olmayan kayıpların adıydı bunlar. Tutunduğumuz ağaçta ellerimizde kalınca uçurumun içinde yüzer bulduk kendimizi. Şimdi geçmiş geri gelmeyeceği gibi gelecekte artık elimizde değil. Hala en çok düşündüğümsün. Binlerce pişmanlıkla ördüğünü, duygularınla sıkıca bağladığını, söylediğin bir köprü atmaya çalışıyorsun düştüğüm uçuruma. Çıkmam ve yeniden tırmanmam için. Öylesi yüksekti düştüğüm yer bağladığın hiçbir düğüm yetişmiyor, hiçbir basamak sağlam gelmiyor. Garip bir his bu, hani şu anlatmayı beceremediklerimden. Usul usul soluk alırken kalbimin konuşmasını bekliyorum aslında. Şimdilik duyduklarım ayağa kaldırmıyor beni. Anlaşılması zor birisin. Kalbin kötü değil bunu biliyorum ama içindeki o haylazla hala baş edemiyorsun. İçindeki sen dört nala koşuyor hala, benliğine dur durak yok henüz. Sen kalbinin sesine özgürlük tanımamışken çığlık atmayı içindeki diğer yarına bırakmışken değiştim diyemezsin. Söylemek kadar kolay değil yaşamak. Bu düşüşten hissettiğin acım olsaydı içindeki atlar su içmek için bir nehrin kenarında dinleniyor olurlardı. Sen değişmedin, değişemezsin de. Bu dünyada en yavaş değişimi insanlar yaşarmış. Fark etmekten geçiyor bu işin sonuç bulması. Yaşadıkların yüreğini titrettiğinde artık hayat farklı bir melodiden şarkını söylemeye başlıyor. İşte değişim bu. Nedenini bilemediğim bir üzüntü, içinden geçen. Ama asla seni değiştirecek kadar derin değil. Sağlam bir duruş seninki, hiç taviz vermeyen ve bunun adına hala aynı yanlışları yapmaya devam eden. Başka yolu yok ki, öylemi. Değiştin anladın öyle mi. Hayır sen beni tanımadığın sürece hiçbir şeyi anlayamayacaksın ve hala beni tanımaktan çok uzaksın. Yada ben bulunduğun dünyadan çok uzak. Uçurumlar serin rüzgarların esişleriyle dolu ve yüreğimi ruhumu sarıp sarmalayan onların elleri. Artık çok geç, bir biz daha çıkmaz bu uçurumdan ama isterdim ki atların soluklansın. İsterdim ki yelelerin rüzgarın ellerindeyken başın dik durabilsin. Aşk sana bunu yaşatabilsin. İsterdim ki yeni çayırlıklarda dört nala giderken dizginlerini yüreğin tutabilsin. Bir dua gibi isterdim.
Su Eda GümüşKayıt Tarihi : 6.3.2007 10:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
...yazınız derslerle dolu ...o adımı atmak var ya işte çok önemli...tebrikler efendim...Mehmet Karlı
TÜM YORUMLAR (1)