SOY AĞACI
-dün bugünde saklı
yarın ayakta kalanların olacaktır-
ve iki binli yıllarda
beş buçuk milyar insanla birlikte
benim de öylesine yaşadığım yüzyıl
sarı saçlı bir arkeolog görünür genç bir bilim insanı
büyük büyük dedesinin kafatasını
nazikçe çekip aldığında raftan
yanında duran öz torununa uzatır
hâlâ o köyde yaşar, yaşlı, şaşkın izlerle dolu
parmakları dokunduğunda kuru kemiğe
dün ölmüş gibi o büyük, büyük dedesi
tutamadı kendini, gözyaşı damladı gözünden
bir şeyler geçirdiyse de içinden utandı söz
takıldı kaldı boğazına, söyleyemedi
tam üç bin yıl öncesine uzanan
o soy ağacından kalma sade bir halka
ve bu topraklarda hâlâ kafasından aldığı darbede
öldüğünü söylüyor DNA testi
büyük, büyük dedesine bakıp uzamış beyaz sakalın
üstüne gözyaşlarını bırakıyor torunu
ve iki binlerde savaş suçları mahkemesi yargılıyor hâlâ
it gibi üreyen savaş suçlularını
barışa hasret Ortadoğu’da
sıra dağları aşan ağıtlar yükseliyor göğe
duyan, duymazdan gelir Ortadoğu kan içinde
kim diyebilir ki, bugün ‘faili meçhul’ cinayetlerle
dün ortadan kaldırılanların torunları
yarın dikilmez diye karşılarına
işte bitkinin gözü ne fırtına, ne yağmur görmüş
ne patlayan kızıl dağlar, taşkın sular
ne bombalar, tanklar… kararan gökyüzü
kör kurşun gördüm, kör bıçak gördüm
kör ve nankör insanlar gördüm
kaç iklim dolaştım, kör bitki görmedim
su, hava ve güneş ve bir karış da toprak oldu mu
uzatır da uzatır ömrünü
(Adsız Fırtınalar Doğuyor)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 26.7.2008 01:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
kör kurşun gördüm, kör bıçak gördüm kör ve nankör insanlar gördüm kaç iklim dolaştım, kör bitki görmedim su, hava ve güneş ve bir karış da toprak oldu mu uzatır da uzatır ömrünü

Esin pınarların kurumasın dost!
TÜM YORUMLAR (2)