Sosyal olanın devinimleri büyük oranda subjektiftir. Sosyal olgu ve olayların durumları, pek çok kez, sanı ve kanıdırlar. Yani size bilinç olacak, düşünce törenizdir. Kuşkusuz bir nesnel girişme, ilişkilenme ihtiyacının, öznel anlayışla, yorumlanma sanısıdırlar.
Oysa toplumsal yapıların veya toplumsal oluşumların, sizin bilincinizden ve sizin ideal düşünmenizden ayrı, bir bağımsız, bağlantısız var oluşu, vardır. Hiçbir keyfiliğinizi tanımaz. Aksi halde toplum, çatışmacı ve üretemez olur. Toplumsal yapılar ve toplumsal sözleşmeler, bu bağımsızlık üzerine inşa olup devinir ve işlerler.
Toplumlar tarihi, halkların (etnik yapıların) oluşma tarihidir. Hiç bir etnik aidiyetlik, özel olarak kuşatılmaz. Bu tür etnik girişme kültürler, toplumsal olanı, örfi olan, feodal biçimlemelere indirgerler. Böylece ileriye yönelik sanal, toplum için çatışmacı olan, istenmeyen, ayrımcı birikmeleri sağlarlar.
Söz gelimi bu tür yapılardaki, doğal süpürmeye bir cevap olan, kontrolsüz rast gele ve alabildiğine olan nüfus çoğalmaları, bir verimsizlik çatışma alanınızdır. Gereksiz kaynak israfınız ve sağlıksız yapılaşmanızdır. Ve de refahınızın gerilemesi olacaktırlar. Çünkü otomasyonlaşma zaten çalışanı işsiz kılmaktadır. Halbuki etnik göz güncel belirimi görmez.
Buda sadaka gibi, itaat gibi, feodal ilgileme kült, anlayışlarının güçlenip yayılmasını sağlayan, kısır düşünmeler içinde, boğulmanızı sağlayacaktır. Halkın güvenliği daima, tehditte olacaktır. Nüfus artımı, feodal düzenin kendi zamanı içindeki “”arkası olma”” anlayışıyla bir sigorta oluştur. Sigorta sizin yerinize, sayrıda, bir yelde, bir selde, bir talan ve kırımda, ölenin yerine konması ilişkisidir.
Bir toplumun işleyişi, üretim, üretimin iş bölüşümü, yani karşılıklı bağımlı gerekmeli oluşu ve üretilen refahın, dağıtımı üzerine, ilişkilenip gelişirdirler. Bunlar sizin düşünmelerinizden bağımsız, zorunlu girişiceler oluşlardır. Bu üç olgu, siz isteseniz de, istemeseniz de; apaçık zorunlu ve bağımlı olduğunuz devinmelerdir. Siz bu zorunlulukların bilincine varıp, bunları kendi nesnel işlerlik yol alışınıza göre, düzenlersiniz.
Bu bilincine varılan, nesnel somut zorunluluklar, sizin de uyacağınız ama siyaseten de kullanılıp yararlanacağınız uygulamalar olacaktır! Örneğin üretmeden yiyemeyeceksiniz. Ama üretileni de zorunlu olarak bölüşürken, çoğu zaman çatışmacı durumlarla siyaseten dağıtıp bölüştüreceksiniz.
Yine araçla üretim yapmadan, araçlaşmadan; örneğin traktör teknolojisini devreye sokmadan, günde 200 dönüm yer süremeyeceksiniz. Bu işin nesnel zorunlu ilişkileniş yanıdır. Fakat ne kadar yerlerin sürüleceğini, nerelerin nasıl sürülüp ve sürülü yerlerde ki ürün çeşitlerini, siyaseten sizler planlarsınız.
Siyaset, toplumsal olan, zorunlu veriler üzerine geliştirilir. Eski kült feodal yapılar üzerine olan siyaset, ancak çıkar menfaat ilişkileridir. Ki ideolojilerinizin kısırlık, çatışmacılık oluşu kapsamındadır.
Etnik aidiyet üzerinde aktarımlar, hiç toplumsal sözleşme aktarımlarından değildirler. Etnik bakışlı kimlikleşme, sosyal siyasi bir sözleşme, ya da yaklaşımdır. Ki asla toplumsal değildir. Buradaki siyasilik, halk odaklı siyaset olup; topluma götürülen bir etkime, gafletidir. Tarihi süreçte, sosyal siyaset, toplumsal siyasetten öncedir. Nedeni basit. Sosyal birlikli siyaset, insanın doğal yaşama uygun yaşar oluşudur. Toplumsal siyaset insanın becerili, ustalıklı kendi üretimsel yaşam oluşturmasıdır. Toplumsal sözleşmenin; akıla akılcılığa ve araçsal ilişkilenişe dayanır olması. Bağıntılı düşünme ve bağıl yapılaşma bağıntılı girişme üretmesine dayanıyor olmasıdır. Hayli gayret sarfı ile kavranır olmasındandır.
Bu yüzden hem kavranması zordur. Hem de başlangıcın gelişmemiş ancak yeni yeni yoğu şan ilişkileri içinde, aklı ve nesnelliğin ilkeleşmesini aramak, nerede ise imkânsız gibidir. Bu nedenle sosyal siyaset, öznelliğe kolaya dayanır olduğu için öncedir. Yine bu nedenle objektif olanlar, tarih önüne; hayal ve kanılardan sonra çıkmış olmasından ötürü, sosyal siyaset toplumsal siyasetten öncedir
Sosyal sözleşme ise; insanın tam akılcı olmayan, rüya hayal gibi, nesnelin sanı, kanı, yansımalarına dayanan, objektifimsi ve pek çokta sübjektif töre kaygılı anlayışlarıdır. Herkesin kolaylıkla kabul edip anladığı, sosyal yatkınlaştırılmış duygulara, hayallere sesleniyor olmasıdır.
Süreçte, başlangıç koşullarında; bu tür etnik aidiyetli, totem ata soy oluşlar üzerindeki siyasi kabuller, toplumsal sözleşme ittifakları içinde de vardılar. Nesnel düşünmeci gelişme daha henüz tam bir egemenlikleşen belirme ile tam anlaşılıp ortaya konamamıştı. Öyle olunca da, etnik anlayışlar nesnelliğin, bir yerine geçme vekâlet olgusu olmuşlardır. Böylece etnik aidiyet anlayışlar da, yeni ittifaklar içinde, hem aktarıcı dinamik yapı olaraktan, hem nesnelliğin aktarımını üslendiler. Toplumsal yapı ile giriştirildiler. Böylece toplumsal yapıda, sürtüşen, çatışan olumsuz yapı olarak, enerji israfı da oldu. Toplumu ittifak ettirdikçe kendisi toplumda, eriyen süreç olarak, var kılınıyordu. Halk içinde yoğunluk kazanıyordu. Alanlar kendiliğinden, belli belirsiz, kendi düzleminde devinmeye başladı
Örneğin, ittifakın nesnel ilişkilerden doğan kurum ve kuralları etnik inanış anlayışları üzerinden ve ancak sosyal kutsallıkla aktarılıp, yaptırımlar haline getiriliyordu. Yine sözün gelişi kişiler süt dadılığı yoluyla veya süt emzirme sosyal geçiş kurumlaşması yolu ile yeni ittifakı aidiyetliği kazanırdılar.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 6.12.2009 21:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/12/06/sosyal-ve-toplumsal-girisme-9-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!