Artık eski bir toplumsal etnik diliniz şimdiki aidiyet gerçeklenmesi içinde; girişen bir sanat, kültür, bilim, siyaset üretebilmişse, zorunlu olarak, anlatım olarak, toplumsal yapıya yansıyarak vardır. Yaşayan dilin oluşması, yaşayan kültürün ve yaşayan etnik yapının geçişmesi, korunması, ancak böyle olabilecektir.
Bir bambu etnik dilini nasıl yaşatırsınız? Ya da, bu günkü güncel bilgi, sanat ve bilimi; bambu diline nasıl aktarırsınız? Eğer aktarabilmişseniz, aktarılanlar; ne kadar bambu dili olurdu acaba?
İşte etnik özelliklere, böylesi nesnel ve girişen, güncel ilişkilerin ışığında bakarsınız. Paradigma budur. Değilse suni bir zan ve subjektif sömürü mesnetli yaklaşımlarla, efendim etnisite kültürel bir insanlık hakkıdır? Demekle, etnik özellikler süreçleşmez. Ne yaşatılırdır, ne sürdürülürdür, nede onu kullanan sosyal birimlere faydası olurdur. Üretmeyenin işlek ve işlevsel kültürü nasıl olur, bu da ayrı bir konu!
Efendim ahlak bir insan onurudur, ağalara hürmet ve itaat, kültür ve ahlakımızın bir hasletidir! Öyle ise, ağalık etnik dayanışması bizim zenginliğimizdir! Paradigması, nesnel ve gelişimci, değişken ve dinamik ilişkilikli olmayan, vargılardır. Zaman zemin olaraktan, yanlıştır, mesnetsiz ve geçerli değildir. Bunlar fikir özgürlüğü de değildir. Evrende zamanın yönünde akmayan, akamayan her şey yanlıştır.
Üretip ilişkileyemediğiniz, üretim, sanat gibi süreçlere katılarak devinemeyen tutumlar haklarınız da olamaz. Bunlar kendiliğinden hakkınız da olamaz. Çünkü bunlar kendilik bir devinmeye de giremez olduklarından akamazlar. Öznel gericilikle, zorla, zorbalıkla, kısırlıkla, verimsizlik pahasına tutulurlar.
Etnik yapıların, sanat (şiir, şarkı, hikâye, müzik, resim vs.) girişmesi ve bili ve felsefe yapmış dili, zaten toplumun kültürü olarak, toplumun eğitim öğretim sistemine aktarılır. Çünkü artık bunların üzerinde toplumsal işleyişin devinme ve geliştirmesi yol alacaktır. Bu yol alış toplumun, toplumsal olanın yol alışıdır.
Etnik aidiyetler, ilk sosyal var oluşumuzda; nedensel ilişkilerin yerine geçen, neden gibi davrandıran, neden gibi otorite olan bir itaat basınçtır. Böylesi basınç, bir girişme, başlangıç koşulları aidiyetliğidir.
Oysa günümüz toplumsal aidiyetlikleri; somut nedensel ve karşılıklı yükümsel, bilimsel nedenli paradigmalarla, öznel etnik aidiyetler üzerinden, çoktan evirilmiş bir dinamik alanlardır.
Aidiyet ilişkisi, temelde nedensellik ilişkisidir. Nedensellik ilişkisi, temel inorganik ve organik süreçlerin, ya da devinim, olgu ve olayların; bir süredurum algı biçimidir.
Nedensel ilişki, çelişkiler birliği; üst üste olma konumlanma durumsalıdırlar. Yani; zamandır, enerjidir, magnetik alandır, elektrikselliktir, titreşen dalga biçiminde ileri akmadır. Kendi üzerine, bir deniz dalgası, ya da bukle saç gibi yuvarlanan bir atım ters dönüm, nicel ileri akış devinimidir. Vesaire. Çoklu koşulla durumlu bulunup bir akma, birinden diğerine dönüşme ilişki girişmesidir.
Belki big beng öncesi bilinmezliğe dönme eğilimidir. Yani içimizdeki birçok biyolojik ve şimik süreçlerin hal geçiş kırılmalarıdır. Bu hal geçişlerinin tekrarlı gözlemsel, kanıksanması, kararlı olma girişmesidir.
Bunlar varlığın, olay ve olguların, kuantik boyutta, kesikli bir iç dış olaylar olaraktan var oluşudurlar. Ki aidiyetlerin zorunlu beliriş girişmesidirler. Çelişmeler özelliği, böylece kendilik akan bir girişmeciliktir.
Nedensellik bir ilişkiliğin ürünüdür. Örneğin kuantik ilişkilikteki nedensellikle; makro etkileşmedeki ilişki nedenselliği, farklı kulvarla olsa da, birlikte devinen, bir olgusal sürme ve ileriye doğru akıştırlar.
Kuantik ilişkinlik, kaotik ve daha küçük kesri sayı niceliklerle girişerek, farklılaşıp yol alırlar. Bize göre anlama olgularını belirsiz kılarlar. Niceliklerin, kaostuk oluş ve felaketsi mantık kuramların, temel alanıdırlar.
Kuantlar, dalga, tanecik gibi devimlerdir. Sevgi nefret gibi elektriksel çekme ve itmelerle birleşme, ayrılma gibi ivdirici eylemlerdir. Ve daha pek çok süre konumludurlar. Bu süre konumlar, aynı anda belirirler konumlanıp eğilimleşerek organize olurlar. Bu süredurumlarla zamanın akışıdırlar.
Akıl ve bilgi böylesi çetin bir kavrayışın sonucudur. Bu girişmeler sizin çekimseller etrafında döneceğiniz, aidiyetli oluşunuzdur. Bunun sosyal yapıda ilk görünüşü, kutsal ata totem, aidiyet etnik ilişkilenmesidir. Buradaki, karşılıklı devindirici, nedensel ilişkiliklerin çekimi, yani temel nedensellikler, insanın aceleci tutumlu olabilen, bilememe yanlarını öyle sanıp tutumlama kabulleridirler. Bunlar da tekrarlı olayların ve rastlaşmalı olay gözlemlerini nesnel çıkarımsal inançlaşması kanılarıdır.
Öznel, sanı kanılarla, nedenselliğin yeri dolgulaşıp; çekim alanında, sosyal insanı devinme girişmesine sokar. Kişi insanlar, bunlarla devinmeye, eylem yapmanın çabalamadan kolaylıkla meşruiyetine kavuşurlar. Ve kendilikten üzerlerinde etkiyen bir otorite olmaya, ya da baskı yapmaya dönüşlü bir işlevliliktir.
Sürecek
Kayıt Tarihi : 1.10.2009 10:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/10/01/sosyal-ve-toplumsal-girisme-5.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!