Girişen toplum yapıları, asla geçmişe endeksli olmazlar. Geçmiş zaten güncelin içer timinde temel devindiren olarak, nicelenir nitelikle vardır. Paradigmalar; güncel, toplumsal, ilişkilenme ve toplumsal aidiyetler üzerinde, iletişmelidir. Toplumsal yapıların geçmişe endeksli olamayacağı kuralı, nesnel, gelişmeci, dinamik belirmelerin, yasal bir zorunluluğudur. Yani zamanın akış yönü, buna; gelişmişlik içinde yer vermez. Toplumsal aidiyet tümel girişmedir. Sosyal aidiyet kişi özgürlüklü ve çok parçalıdır.
Topluma geçmişe endeksli olmayan, kültürel ve insani hak demek; etnik yapılara toplumun potansiyel kaynak ayırması demektir. Toplumlar, haldeki üretim ilişkilenmelerine (mensuplarına) kaynak ayırırlar. Kültür varlıklarının korunmasına, araştırılmasına kaynak ayırırlar. Kültür varlıkları her bir etnik yapı ilişkilisi de olabilir. Sonuçta bu kültür varlıkları toplumun ve insanlığın geçmişi ve dinamikleridir. Bunlarda arkeolojik çalışmayla tarihi eserin korumasıdır. Etnik katkılık arkeolojide ayrışabilir.
Birde toplum, gelecekte yatırıma dönüşecek planlamalara kaynak ayırır. Bunlar şu anda üretime aktarılamayan, ama gelecekte istihdam olacak; eğitim, araştırma ve geliştirmeler, gibi planlamalardır. Örneğin, geçmişin hal ve durumları, yani etnik kültürü, kendi yasallığı ile zaten; mevcut haldeki toplumsal aidiyetlikler içinde var olurlar. Halk bu öğrenmelerin özelliğini yaşayıp duyabilir. Halk zaten bu anlamda, tikelden genele gidip, tümel oluşun duygusunu paylaşmayı başaramamış demektir.
Söz gelimi, şimdiki bilgisayarların gelişme biçimi içinde, geçmiş üretimin, teknik ve teknolojik oluşma somut endeksleri yoktur. Nostaljik elektronik üretim kültür devre şemaları yoktur. Hatta 1900’lerin yani ilk elektronik seri üretme var oluş üretim ilişkilenişleri de bugünde yoktur.
Söz gelimi geçmişteki elektronik kültürün içinde kültürün temeli olan lambalar vardı. Oysa bugünkü elektronik kültür içinde, lamba ve diğer hantal elektronik devre kültürleri bir elektronik oluşma temel gerekliliğidir (hakkı) diye, geleneksel bilimdi diye, ya da öz atalardan kalma emanettirler diyerekten tutamazsınız. Veya geçmiş bir değerimizdir, diyerekten; yeni yapı içinde tutamazsınız.
Tutarsanız, zamanın yönü ileri akmaz. Gelişemezsiniz. Böylesi güdüklükler; yok anane idi, yok feşmekândı diyerekten, şimdinin içinde bulunmazlar. Elenip seçilerek, ancak yeni ilişkisi ile yeni olanın içinde var olabilirler. Temelde etnik anlayışlarda böyledir. Yeni şekilde var olamamanın direncidirler.
Şimdi, silisyum, germanyum diyotlar, transistorlar, entegre devreler vs.ler bulunduğu için, Bilgisayar hacmi olabildiğince; sözün gelişi, üç yüz metre karelik alanlardan; bir çanta, hatta avuç içine sığar hale gelmiştir. Hız artmış, verimlilik katlanmıştır. Ama eski temel yasa olan, eskiden bilinip süren Kirşof'un kanunları, om kanunları, hertz kanunları, Henry yasaları vs. hala geçerlidir. Hala, yapı içinde süren toplumsal emek ilişkilenmelerdir.
Bu nedenle, etnik yapı, toplumsal yapıda işlevsel, üretken olmadığından toplumsal haklar ve toplumsal demokrasi bağlamında görülmezler. Nasıl eski sosyal etnik anlayışlardan ırk üstünlüğü, kölelik, çok eşlilik vs. bir toplumsal insan hakkı görülmezse, bunları savunur olmak, zaman zemin düzlem kaymasından dolayı da fikir özgürlüğü değildir. Etnik anlayışlar da toplum yapılarında mütalaa edilmezler. Sosyal yaşamın bir halk unsurudurlar.
Demokrasiler ve insan hakları anlayışı, ayrı ayrı bir zamandaşlık ve zemin ilişkilenme girişmesinin ürünüdürler. Demokrasi ve insan anlayışları; her zamanede aynı kavranışların geçerli olduğu, bir demokrasi ve insan hakkı değildirler. Unutmayın ki salt yoktur. Toplumsal yapı ve ilişkilenme düzen biçiminize uygun değişme ve gelişmeler esastır. Etnik yapıyı toplumsalla özdeşleştirip, siyasi kılmak, sakat bir aldatmadır. Toplumsal siyasi kaos ortamı yaratır. Etnik yapılaşmalar, siyaseten sömürü ilişki ağını, gözlerden gizleyen yapılarda vardır. Etnik yapılar, ekmeği bölüştürmeyen, çatışmacı oluşumlar dışında gelişip var olamazlar. Bu tür anlayışlar, idealist bir burjuva öğretisidirler. Toplumsal yapının sözleşen temel unsuru değildir. Sosyal (halk) yaşam içinde zaten özgürce vardır. Olmalıdır da.
Bugün bu mantığın sürmesi için, Alman toplumu yerine; Alman milleti, Fransız toplumu yerine; Fransız milleti, Arap toplumu yerine Arap milleti, diyerek; geçmiş tarih öğreti bilincimizi, etnik düzlemde canlı tutmaktır. Ve bu tür eğilimlere yatkın kılmaktır. Hiç bir etnik unsur, hiç bir toplumun özelliği olmamalıdır. Millet ve milli kavramı birleşen yapılarda çatıştırıcı özelliği ile daha çok öne çıkan etnik anlayışların bir yönü ile aşılması için, geçmişte uygulanan, günümüzde toplum diye bilinç edilen yapıya gelinmiştir.
Vatandaşlık bağları, geçmişteki bir toplumsal ortaklığın kurulmasında katkın, fedakârlıkları da içerir olmayabilir. Bugün Alman toplumu için mücadelesinde, geçmişinde hiç kan dökmemiş milyonlarca yurttaşımız, Alman vatandaşıdırlar. Toplum: bir üretim şeklinin, bir paylaşım şeklinin, bir yasal düzenlenişlerin bir toplum kültürünün organizesidir. Yine üretip bölüştüremeyen bir toplumdaki şiddet yaşanışlarına bakarak, ayrımcı toplumsal tanım çıkarılmaz. Yine geçmişin mücadelesindeki feda oluşun ölümler yüzdesi ile toplumsal tanım çıkarılmaz. Elbette mevcut toplum, coğrafya alanını, top yekûn unsurları ile savunur.
Sürecek
Kayıt Tarihi : 27.9.2009 14:55:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/09/27/sosyal-ve-toplumsal-girisme-3.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!