Hiç bir etnik kültür, toplumsal girişmedikçe, kendini ezberlemekten, kendisini tekrar etmekten ötürü, yine kendisini aşamaz. Törece aşamaz, inançça aşamaz, sanatça aşamaz, bilgice aşamaz, üretimin geliştirilmesince ve üretimin paylaştırılıcınca aşamaz.
Yine toplumsal unsurlar etnik yapılarını aşarak, etnik kalamadıkları için, toplumsal eğilimli olmuşlardır. Ve yine bilim, bilgi, araştırma geliştirme etkinliği yürütemeyen yapılar; gelişme ve değişme olgusuyla var olmazlar. Etnik yapılar isteseler de bunu yapmaya muktedir olamayan; mevcudu muhafaza eden, kalıp yapılar olduğundan, gerici ve gelişemezdir.
Bilgi üretemeyen hiç bir yapı gelişip kalımlı olamaz. Kendisini yenileyemez. Yine etnik yapılar, bilim ve bilgi üretmez olacaklarından, dil ve kültürlerinin bilimsel enstitülerle desteklenmesi dahi, bu atıl kısırlığı tekrar etmekten öte gitmeyecektir. Etnik yapılar, toplumu ve toplumsal olanı, insanı ve insanlık tarihini hiç de göremeyeceğinden, kendi narsisliği ile kendi baskısını yaşayacaktır.
Gelişmiş toplumlar, etnik yapı değil, toplumsal yapı ve toplumsal kültür ve toplumsal inanışlarla üreten, devingenliklerdir. Örneğin güncel iki toplumu kıyaslayalım. Biri gelişmiş olsun, diğeri de gelişmemiş toplum olsun.
14.09.2009 tarihli gazetelerin:””iki milyon gösterici, Beyaz Saray'ın önünde, başlıklı haberinde, Amerika Başkanı Obama'nın: Herkese bedava sağlık sigortası diyerekten, açıklama yapması ile 'benim vergilerimle, fakirlere bakamazsınız' diyen eylemcilerin, “hak arama gösterisine dönüştü” diyen, haberler vardı. Bu bir toplumsal demokratik kültürdür.
Biz de ise etnik kültür inanç anlayışlarının, sadaka sistemi işler. Bu işlem bir zamanların saygın, insani ve toplumsal kaygıları ile yapılmış o günün şartlarında güncel ve kısmi çözüm üreten, uygulama başarısıdır. Bugün ise bu tür eğilimler insani kaygı olmaktan öte, zorunlu sözleşmeli bir paylaşım akdidir. Buna sosyal adalet ilkesi denir.
Ancak buda sulandırılmıştır. Aşırı nüfus artışlarıyla bu ilkeler işlemez yapılmaktadır. Bir çalışanın sırtına, kendi ailesinin külfeti yetmezmiş gibi, bir de hem çalışmayan, hem de 8-15 -20 çocuklu bir cahil sorumsuzun sosyal güvenliği de, bu çalışana külfet edilen bir haksızlık olmaktadır. Bu işin yaygınlaştıkça sulandırılmasıdır.
İşte Amerika halk eylemi, böylesi bir bilinçle tepkidir. Bizde ise lokmanın minimize edilmesi anlamına gelen sadaka, bir tembellik ve giderekten de kapı kulu mantıklı, sorgulamaktan çok sorgulayamayan tutumsal uyuşturması, uygulanmaktadır. Bu, planlamasını yapamayan toplumların açmazıdır.
Bunlar, cahil, sığ, etnik anlayışların, topluma bir çeşit külfet olarak dönen yansımasıdır. Toplumsal siyasi plansızlıklar da bunda etkindir. Hâlbuki çalışan kesimin üzerine, böylesi bir yük, üreten kişilerin, kendi refahlarının azalmasıdır. Böylesi bir plansız uygulama refahı üretimi, daha da azalmış olan birey gelirlerinin paylaştırıcımı üzerine, tüketilişinin ihalesidir.
Bir toplumdaki ihmal edilmiş etnik feodal yapılar kendi düzlemleri gereği savaş, kavga gibi kaygıları nedeniyle ve doğal ölümler nedeni ile ve kendilerini garantiye alan, arkası olma gibi nedenlerle, süratle pek çok çoğalırlar. Ne sebeple olursa olsun, bu çoğalma çalışamayıp, mevcut refaha çöreklenen, oransız nüfus artışıdır. Sorumlu yurttaş olarak bizi de ilgilendirmelidir. İşte Amerika’da olanın şifresi budur. Sosyal korumaya değil, bunun gelişi güzel plansız, refahı aşağı çeken, insanlara gelecek kaygısı veren uygulamalarınadır.
Seçimlerde bol sadaka, poşet içi yardımlar, beyaz eşya ve mobilya gibi bütçe dışı sırf siyasi harcamalar, tekrardan topluma, artan ve katlanmış zamlar olarak yansır. Dağıtılan sadaka siyasete de (söylenene göre dört milyon eve kömür dağıtılmış) oy olarak yansımaktadır. Bu da, demokrasi olmaktadır! Bu tür sosyal ve toplumsal girişme uzun vade de ateşle oynamaktır
Etnik özellikleri şiar edinmiş, bu tür etnik kültürle toplumsal yapılara bakan işleyişlerin hali, gözler önündedirler. Hiç bir üretimleri yoktur. Dünya üretim raporuna gör, “”Böylesi 60 kadar toplumların yıllık üretiminin toplamı, bir İtalya toplumu üretimi kadar ancak edebilmekte...”” imiş. (TV tartışmalarından Y.N.Öztürk)
Daha söze hacet var mı? Üstelik böylesi etnik kültürlerin, revası; sefalet ve işsizleri, açlıktan ölenleri de artmaktadır. Yine resmi verilere göre 2008'de Türkiye'de 310 kişi açlıktan ölmüştür. Bunlar, sadakayı almadıklarından değil de, toplumsal kültürle davranamayıp, üretemeyip; sadaka kültürü ile davrandıklarından, vatandaş olamamanın konumlanmasından kaynaklanır.
Sözün gelişi, eski dönem inanç esaslı, kul mantığının yerine; laikliğin; bir çağdaş kültürün aidiyetleşen yurttaş bilinci olduğunu bilmezler. Kendi hak gaspları ve açlıkları yerine, boşu boşuna; her dem laikliği tartışırlar! Oysa laiklik toplumun bir işleyişidir. Toplumun işleyişler yaptığı, üretme, hizmet sunma, refahı dağıtma, bilim üretme, araştırma geliştirme yapma, geleceği planlama gibi faaliyetlerinde, bir sıkıntı yaşanıyorsa, elbette laikliği de tartışılır.
Hâlbuki toplumun böyle bir uyanış rahatsızlığı yok. Siyaseten, dikkatleri dağıtan, sömürüyü sürdüren, rahatsızlıların üzerini örten, hileli yönlendirme tartışmalardır. Toplumun ve kurumlarının konusunu, ilgilisi olmayan halka tartıştırıp, kör dövüşü yaptırılmaktalar. Bu da, sosyal olanın, ters noktadan, toplumsal olana müdahalesi ve oyalaştırılmasıdır. Ve de laikliğin, insan hakları ve özgürlükler bağlam düzeyine indirgenmesi, açmazıdır.
Nasıl bir yol yapma bilgi beceriniz, insan hakları ve demokratik özgürlükler içinde değerlendirilmez ise. Laiklikte bir bilgi beceri anlayış ve nesnel uygulanış yöntemi olarak insan hakları ve demokratik özgürlükler kapsamına indirgenmez. İnsan öznellikleri üzerine inşa edilmez. Bu saçmalıktır. Hâlbuki halk, kendilerine yabancı gelen konuları imanları gibi tartışıyorlar! Bu bir, aydın karartmasıdır. Laiklik belki halkın hoş görüsü içinde, din ve kanaat özgürlüğü gibi yansıyıp değerlenebilir.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 6.12.2009 21:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/12/06/sosyal-ve-toplumsal-girisme-11.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!