SORUYORUM
Her zaman sorduğum soruyu bir daha sorarak yazıma başlamak istıyorum.
İnsanı anlamak neden zor?
Ya da insanı anlamak gerçekten zor mu.
Zoru başarmak bir özgürleşme biçimi olarak algılamak yeterli mı?
Hayatımızda yetersizlikler o kadar çokken, küçük yeterlıliklerle tatmın olmak nasıl bir duygu.
Yaşama ve insana hangi duygularla yaklaşılıyor.
Duygularımız bize ait mi?
Neden duygusallık ile duyguları karıştırıyor insanlar.
Duygusalmıyız, duygulu muyuz.
Bu bile sorgulanması gereken bir yaşayış ve davraniş biçimi değil mı?
Ya peki neden insanlar hayattan zevek almadan yaşıyorlar.
Kaç insan hayattan zevek alarak, anlamli, amaçli, isteklı, onurlu insana yakışır şekilde yaşıyor.
İnsanı anlamak zor mu?
Renk renk çiçeklerle bezeli, yeşil çayırlara, tepelere bakarken içinizi sevinç kaplamaz mı?
Güneşin altın ve yaşam dolu renkli ışklarının, gümüşi bulutlar arasından süzülmesi insana bir şey ifade etmiyor mu? Çiçeklerin tomurcuklanması.....
Her insan doğanın güzelliklerinden faydalanabilecek kadar; doğa güzelliklerinın farkında mi?
Hayata ve insana dair sorular sordun mu kendine. Kendinle savaşırken bile, barış içinde yaşadın mı?
Hastalık ve ölüm yaşamı böylesine acı hale getirirken, nasıl olurda bir insan “mutlu” insan olabiliyor. Kahroluyorum. Aragon’nun dediği gibi mutlu aşık var mı?
Dünya; savaş, nefret, kan-revan içinde bir birirni boğazlarken, köyler yakılırken, bariş isteyen anaların kafası joplarla yarılırken ve dünya uyuşmazlıklarla doluyken mutluluk nerede kalır.
Savaşlar, adaletsizlikler ve insan hakları ihlalleri salgın bir hastalık gibi yayılırken; hangi demokrasiden bahsediliyor.
Bu mu insalik teorileri.
İnsanlar, insanlara acımasızca işkence etmek ve birbirini boğazlarken, nerede kalıyordu insanlık onuru.
Gaddarlık bir yaşam biçimi olarak mazlum halkları yok ederken nerede kaldı kardeşlik felsefeleri....
Aileler ayrılmaya ya da boşanma gibi nedenlerle parçalanırken; öte yandan seven gençleri hunharça öldürmenin adına “namus cinayeti” denilerek nice canları yok etmek mi yaşamın adı?
Hayatta ne gibi tatsızlıklar ve acılar insanın sevincini elinden alabilir?
Neden amaçsız yaşıyor insanlar.
Sadece yaşamak için mi yaşıyor insanlar.
Bütün yazılarımda sorduğum soruları sormak zorunda kalıyorum. Sormadan geçemıyorum.
-sen kimsin (kendini tanı)
-hayatın anlamı
-özgür müsün
-peki, hiç aşık oldun mu? ? ? ? ? ? ? ?
Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ama kalsın.
Her insan yaşamak ister ve yaşama zevkine erişmek ister. Bu doğal ve insanı bir istek.
Ama her şey istemekle de olmuyor ki.
Ne kadar isteklerinizin arkasındasınız?
İnsanın doğal arzusu yaşamdan zevk almak yönündeyken, yaşamın çoğu savaş, acı ve gözyaşı dolu olaması çelilşkili değil mı?
İnsanoğlu kendisine acı veren olayların üstesinden gelmek için yüzyıllar boyu uğraşmadı mı?
Bu uğraşları heba oldu?
Yooooooo hayır heba olmamalı.
Yaşamı biz yaratacağız yeniden ve yeniden.
Ama ilginç, insanlar kendi sorunlarını çözmekten aciz, sorunlarla, savaş ve ölümlere yaşamak bir yaşam biçimi olmuş.
İnsan, içgüdüsel olarak da hayvanlardan farklidır.
Ama insan politik (düşünen) hayvan olarak tanımlandı. Yeterli bir tanım mı?
İnsanda özgür irade ve seçme özgürlüğü var.
Ama gerçekten yaşadığımız bu çağda kaç insanda özgür irade ve seçme yetisi var.
Karamsarlık yok bende,asla da olmayacak.
Ama insan sorgulamak zorunda. Tv’lerdeki reklamlar bizim yaşam şeklimizi belirliyorsa eğer; bu mu özgür irade. Bana hikaye anlatmayın.
Sevgiden, aşktan ve özgürlükten korkan insanlar.! ! ! ! ! ! !
Sosyologların insan tanımını reddediyorum belli bir ölçüde.
İnsan için; “sosyal bir varlık” demekle iş çözülürse; öyle olsun. Ama iş çözülmüyor işte.
Ekolojideki tüm bitkilerin yaşam şekli; biz insanların “sosyal” dediklerinden daha gerçekçi.
Nerde kaldı sosyal yaşamın paylaşılması.
Emperyalist teorilerle mi sosyal yaşamı belirleyeceksiniz.
Gecen hafta TV’de bir belgesel programını izledim.
Ekolojideki canlıların, bu sitemdeki insanlardan daha sosyal olduğunu fark ettim.
Zorunuza mı gitti?
Kimin zoruna gittiyse başına kayaya vursun.
Benim amacım; insan bu kadar yoz ve içi boşaltmış bir yaşamı haketmediğini anlatmaktır.
Kendi yaşamını kendin planla.
Düşün ki, ekolojik bir sistemdesin. Ve kimseye zarar vermeden (aksine destek veriyorsun) yaşıyorsun.
Ve zarar görmeden de paylaşıyorsun. Maneviyatı insanı duygularla paylaşıyorsun.
Ağaçları düşün, bütün doğayı düşün, bir metre karelik alanda binlerce farklı varlık yetişiyor.
Ve kolay kolay bir varlık diğer bir varlığa zarar vermeden büyür.
Ama insanlar; evet evet insanlar.
Milyonlarca dönümlük tarlası ona az geliyor diye komşunun tarlasına göz dikiyor.
Özünde hayatına ve onun varlık gerekçesine kastetmek istiyor.
Her insanda vicdan var. Ama her insan vicdanli değil.
Her insanda zihin var. Ama her insan zihniyet sahibi değildir.
Bu belirleme aynı zamanda; akıl-düşünce-duygu-erdem-ahlak ve kültürel eğitimler içinde geçerli.
Geçerli olan şeyler neden insanın işine gelmiyor.
Kolay yolu seçmek bir yaşam biçimi..
Cennette yaşayanlar arasında sizde olamak istemiyor musunuz?
Kim istemez ki.
O zaman kendi cennetini kendin yarat.
ömer Hayyam gibi; veresiye cennet tanrının olsun, peşin şarap benım..
Akıllı adam şu hayyam. Her insan kendi cennetini, cehennemini yaratır.
Her sistem kendi ihanetini yaratır.
Akıl tek başına cenneti cehennem, cehennemi cennet yapacak güçtedir.
Yeterki insan bu yeteneğinin bilincine varsın.
Bilincine vardığı şeyi açığa çıkarıp işletsin.
Biz neden cennet bir ülke yaratmayalım.
Cenette yaşayacak gerçek insanlar olamayalım.......
Ibrahim KenarKayıt Tarihi : 21.2.2007 00:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ibrahim Kenar](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/02/21/soruyorum-22.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!