Bağrında taşıdığın aşk aleme bedel
Sevgiliyle uyumak, sevgiliyle uyanmak
Gözlerinde sevdanın özlemi yuva tutmuş
Karanlık gecelerin nahoş aydınlığında
Duyarken çıngıraklı kapı gıcırtısını
Hoppa kahkahalarda unutursun kendini
Tiksinti kokuların bayramında bedenler
Milyon yıllık tünelden, gelenler ve gidenler.
Bir arsız bilmecenin kabusunda uyanmak
Gözyaşında kördüğüm tebessümünde hicran
Kobra yüzünden soğuk hayatı sorgulamak
İn çin panayır kurmuş karşında gibi dalmak
Sonra, daha sonra bir tanem
Sorularla uyanmak, sorularla ağlamak.
Zaman tünelinde asırlık ayak izleri
Ferhatın alın teri, şirinin gerçekleşmeyen rüyası
Mecnun’un sahralara raptolmuşya gözleri
İnsanlığın yaşı kadar eski duygular
Tertemiz, pak, duru ve sade
Gerçek bildiğim gerçekten öte
Düşüncenin daldıkça koyulaşır lezzeti
Sen gibi, mahzun, narin ve içten.
Sevgi kıpırtıları küllenmeye yüz tutar
Tanıdıkça kendinde insan denen varlığı
Pahası yok duygular öz benliğini satar
Geri dönüşsüz yolda toz kaplar ortalığı.
Kayıt Tarihi : 13.7.2007 16:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!