aşk! aylası düşlerin! süsler
sözcüklerini taçyaprakarıyla
hep o külyatağı unutuşun
unutuluruz girilmez gecelerimize
tığ yüzlü hançer mi tenimde
Kalbimi kırdın yüreğimi kor ettin.
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
Devamını Oku
Zulumkar oldun beni candan bezdirdin.
Ben seni sevdikce sen hep naz ettin.
Dost olamadık neden dostca biz ikimiz..
Aramadın bir kez olsun hatrım sormadın.
Ayla, hale demektir. Güneş, Ay ve yıldızların dolayında zaman zaman beliren ışık halkası. Cismin sınırlarını silikleştirir, boyutlarını büyütür, buğulu bir görünüm verir, gerçek dışı bir güzellik katar.
Aşk halesidir düşlerin süsler. Fakat sessiz/dilsiz bir görüntüden ibaret değildir yarattığı güzellik.
'Süsler sözcüklerini taçyapraklarıyla.'
Yanıltıldığımızın, bir yanılsama içinde tutulduğumuzun farkındayız. Görkeminden etkilendik, ancak, ayık kaldık.
Üzerine kitap yazılacak kadar güzel ve güçlü bir şiir bu.
hedef okuyucusu farklı bir şiir..şair , bu duyguları , bu sözcüklerle karşılayabiliyorsa ne yapabilir ki...okuyucu hatırı , şiirin hatırından üstün değildir diye düşünüyorsa ne yapabilir şair..Unutmayalım her şiir okuyucu henüz ortada yokken yazılır...
şairi anlıyorum demek iddialı bir söz..ama hissedebiliyorum. bunu söyleyebilirim.
takdir ve saygılarımla
Güzel....
Aslında kendimi bunca usta şairin arasında şair olarakbile görmem. karalıyoruz bişeyler aklımıza gelince, sonraya bırakırsak bida gelmeye de biliyor, orasıda ayrı konu da. günün şiirini de değerlendirmeyi de kendime görev bulmuyorum ama bazı seckiler için illa bişeyler yaz diye gönlüm beni zorluyor. bugün de yine öyle oldu. yazmakla yazmamak arası. neyse sadede gelelim: ben okuyan herkesin kolayca anlayacağı, sade ve kafiye ahengi olan şiirden anlarım az biraz. bu tür şiirler bize fazla lüks belki de. yani ulvi ziya'nın dediği gibi 'Dam üstünde saksağan' acep akşam olmadan yere düşer mi? Kanadına küçük bir taş gelse belkide ölür mü? Şir dolu günler.
Pablo Neruda gibi başlayıp Bejan Matur'la bitmiş..
Mektup Diye
akşamüstüne doğru düşüyordu sokak
kırgın argın evler sarkıyordu balkonlardan
camlarda birikip duran hüzün lekesi yüzler
biz o aymaz sarhoş atlar kışındaydık
güneşi görmek için bekledik hep, inandık
bir bir gördünüz hepsini: üstümüze düşen çığı
sedef işlemeli ben-zamana çalışan saatleri
okkalı bir tükürüğe değen, çok tanrılı günler
geceler içinden, taşıyıp durduk sözcükleri
dursun diye baş dönmesi, yürek şaşırtan panik
üşüyen ellerimizle, ellerimizle camdaki lekeye
dönüyorduk küskün sözcüklerde çatılı evimize
kirişleri kırılmış, dilimizdeki boz bulanık ağıya
susmak taşına, uyanmamak için dilsiz güne
bile isteye bir çığı gidiyorduk, gördünüz görmediniz.
(Yay ve İpek’ten)
Şükrü SEVER
*******Bahar ve Müjdeleri *******
Bir bahar gününün müjdeli rengi,
Sunuyor insana bu hoş ahengi,
Bir kuru yaprağın varmıdır dengi,
……….Yeşilden sarıya eşsiz bir sanat,
……….Varlığı haykırır nanköre inat.
İnceden inceye yağarken yağmur,
İnsanın mayası, depreşir çamur,
Bu eşsiz sanatı mizanına vur,
……….Bu su olmasaydı helakti insan
……….Eşrefi mahluka yakışmaz isyan.
Serilmiş önüne rengârenk bahar,
Dağlardan denize nehirler çağlar,
Hangi hazineden bahçeler bağlar.
……….Bu güç ve kudretin sahibi kimdir.
……….Sende ona şükret, şükrünü bildir.
Bir bedel isterken her tür ticaret,
Bedelsiz vereni bulmak maharet,
Şükürle birikir her türlü servet,
……….Her canlı her sabah rızkını bekler,
………. Hangi hazineden gelir nimetler.
Vuruyor rahmetin gölgesi yere,
Uyanık gönüller dalıyor seyre,
Bir tespih çekiyor dağ ile dere,
……….Hayatı elinde tutan bir güç var,
……….Geride kalanlar neyine yarar.
Yedi kat semada yıldızlar parlar,
Her varlık diliyle Rabbini anar,
Dünya binasına dikilmiş dağlar,
……….Sende tefekkür et, Rabbine yalvar,
……….Rahmet yağmuruna her canlı ağlar.
Yok iken var etti kudretli bir el,
Bizden istenen ne, bu ömre bedel,
Nefistir insana en büyük engel.
………. Nefis düşmanına dur demek gerek.
……….Zayi olmamalı kulluk ve emek.
Atila Yalçınkaya
Ağacın Diliyle
ellerimizin arasından, o cam ferahlığıyla
geçip giden bulut, zaman anlatısı için
orada kurduk evimizi düşlerkuşağında
sesimizin kısılıp, yüreğimizin sıkıştığı anlarda
taşımadık sırlarımızı dualara, sözcüklere
- yalnız orada, bir an olsun soluklanabilmek
İçin, aldırmadan anıların kıyımına-
çamurla sıvadık harflerimizi ağaç kovuklarına
evim orada
mevsimlerin anlık aldanışlarında
“sizi sevmekte ölüyorum” demişti gün
yoksa gece mi şimdi unuttum adınızı
güzel kitap adlarını ezberliyordum
son günlerde, oyun işte n’olucaksa
- elizabeth smarth adında bir gecenin
merkez istasyonunda oturup ağladım
sokak adları, filmler ve afişler
kop ve şaşkın kedi, aslıyok
çingeneler uçtu
evim orada
çağıran tınısında yaprakların
bir aşktan geriye ne kalır
söylenemeyen sözcükler
görülmeyi bekleyen incelikler
öğrenilemeyen ağrılar kalır
ruhun hafifleyip, harflerin ve sözcüklerin
belleğimizden hızla geçip gittiği
geride tek bir imgeyle bizi baş başa bıraktığı
anlar kalır: ben geldim!
evim orada
unutuşun uçsuz sokağında
gelin ağacın diliyle konuşalım
kanat alıştırmalarıyla kuşların
güneşe yaslanmanın erinciyle
nasıl anlatır dağlar, dal budak
orman içlerinde kaybolan
patikaları, upuzun yürüyüşlerin
nasılsa ulaşamadığı tınıları.
evim orada
avuntusuz adımlarınızda
geceyi soruyorlar nedense
korkuyu ve oyunları, kül yatağını
yüreğimin, tenin gizli bilgisidir diye
yalnızlıklarını soruyorlar. bense
o siyah inciyi, kuytu sularda sakladım
kaybolmasın diye parıltısı
alınlık belledim akşamüstlerine.
evim orada
nedensiz sıkıntısında sözcüklerin.
okul bahçesindeyiz rosa
güzelim! saflığından konuşuyoruz
arkadaşlarla, düşkün sevgi arsızı
bal gibi de pişkiniz üstelik
biliyoruz terecinin hikayesini
nerede teklediğini yelkovanın
ama rosa! güzelim tante rosa
bulutlar geçiyor bahçemizden bizi bağışla.
evim orada
ellerinizin ayasında.
flora seviyormuş onu, mutlu
attila josef macarcanın sevdiği
acı yüklü trenlerin uralı, attila
çamaşırcı annelerin biriciği
kardeşim! nasıl unuturuz seni
geçip duruyorken ıssız peronlardan.
evim orada
balkanların pervazında.
meis’i seyrettik gün boyu
bir ada düşüydü teknelerin
ipek böceği sesli kadını hatırladım
ve çocukluk günlerini tanrının
bir kaş bitiği yazmalı sonra
yüzünüzü unutmamak için.
evim orada
rüzgar dilinde yelkenlilerin
(Yay ve İpek’ten)
Şükrü SEVER
korku! yüreği kül eden korku!
tüm ölümlerin izini sürüyor tende
...
sorular sorular sorular
cevabını sorgulayan sorular
saygılar
MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE BU GİTMEZ ARKADAŞ ERİK YERMİSİN DEMİŞ KURUSUMU YEŞİLİMİ VAR İKİSİDE YOK AGZIN SULANSIN DİYE DEDİM DEMİŞ ORTADA ŞİİR FİLAN YOK HÂŞÂ İKİ ALLAH OLSA BİRİ KAR YADIRACAĞIM DER BİRİ YAGMUR YAGDIRACAĞIM DER BU NİZAM İNTİZAM DEVAM ETMEZDİ NE OLUR KENDİNİZİ KANDIRMAYIN ALLAH BİRDİR
Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta