Dostlarım, sosyolojik çağdaşlarım, felsefi hemşerilerim
Jeolojik sınıfdaşlarım, teolojik asilerim, bunalmışlarım
Gözlerimiz ve kulaklarımız sızlamakta bizim
Bütün bütün gülmek, ağlamak mı kalmış ruhumuzda?
Dağınık zaman zerrelerini toparlamak mümkün mü şimdi?
Birlikte çokça toplamadık mı masamızı, hep dağılmadı mı yeniden?
Başarı için planlar yapıp talihten, zamandan krediler almadık mı?
Güzel müzikler dinleyip, hayallerimizdeki adam olmadık mı bazen?
Denedik dostlarım, çayı denedik, sigarayı ve meyi denedik
Aptallarla aptal, saflarla saf olmaya vardık sonunda
Fakat sevgisizlerle, nefret edenlerle, hırs delileriyle birlikte
Nasıl olurda gömeriz kalbimizi boşluktaki derinliğe?
Dostlarım, arada, arafta bıraktık kendi kendimizi
Sertifikalar, diplomalar, kozmetik ürünler, ipek giysiler
Çift çekirdekli bilgisayarlar, tabakalaştılar tenimizde, sardılar
Bunların hepsi kucaklaşmanın sıcaklığına çok uzaklar
Öyle ki, kızgınız biz, çürümeye terk edilmişiz sanki
Asfalt yollarda yürürken, bir an herkesi düşünürken
Petrol karası arabalar dumana boğarken gri şehri
Birşeyler eksik hep, bir şeyler yaralıyor her adımda
Birlikte rengarenk çocuk bahçeleri yapacaktık
Geleceğin notalarını inşa edecektik
Sonsuza kadar dans edecektik el ele
Ve gülümseyecektik vara yoğa, sonrasızca, kutlarcasına
Hepimiz plastik seline verdik, takım elbiselerle değiştirdik bunları
Şimdi yakamızı, kemerimizi, dişlerimizi, yumruklarımızı sıkmış,
Tedirginlikle görünmez düşmanlara karşı savaşırken
Bir gram ego uğruna birbirimizin kurdu olduk bir anda.
Bir mikrobun yere serebildiği vücutlar içerisinde
Korkuyoruz en başta kendimizden, ölümden, sevmekten
Burnumuz pis kokulara aşina artık,
Kısır yüklerimize hamal bu beden
Tek olamadık, soğuk ellerle yanana geldik, aşk şirketleri kurduk ama
Kendimizi bulmadan, rengimizi yansıtmadan daha
Ölüyoruz bir zaman, ne zaman doğacağız dostlarım?
Kayıt Tarihi : 18.5.2011 02:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!