Tan yeri ağarır doğudan,
Güneş hükmeder kainata tüm çıplaklığıyla.
Garip sesler gelir yüksek kayalıklardan,
Bir haykırış ki bu sorma…!
Rüzgar tutuşturur eteklerimi
Yüzüm kapkara kesilir aniden.
Arkamdan kovalar atlı süvariler,
Bir kaçış ki bu sorma…!
Kıpkızıl gözlerimde dokuz elma,
Yiğitler savaşır er meydanında.
Kahpece düşer Alp Er Tunga.
Bir ağıt yükselir ki sorma…!
Dedem Korkutan al feyzini,
Oğul elbet zafer inananlarındır.
Rüyalarımda görürüm ak sakallı piri,
Bir nasihat ki bu sorma…!
Ahilerde zaman dergahında derviş,
Tutar yolunu Anadolu neferi.
İzzeti ikram bize Ahmet Yesevi.
Bu ne hikmet ki sorma…!
Alp Aslanın ordusu yürür ileri,
Yıkılır Malazgirt ovası yeri.
Yükselir minarelerden bir ezan sesi.
Bu ne kudret ki sorma…!
Anadolu’nun bağrında kök saldı,
Altı asırlık koca bir çınar.
Ta Hicazdan Viyana’ya kadar,
Bu ne heybet ki sorma…!
Şehri İstanbul ki fethi zor kale,
Bir gece ki koptu zelzele,
Daha on altısında şehzade.
Bu ne deha ki sorma…!
Köpürdükçe köpürdü taştıkça taştı,
Nice ovalar denizler aştı.
Onun ki si hep Allah aşkı.
Bu ne cengaver ki sorma…!
Hak yolunda gitti hiç şaşmadı,
Değeri bilinmedi sallandı tahtı,
Tarih kitapları da yalan yazdı
Bu ne acı ki sorma…!
Kurtuluş savaşında önde gaziler,
Önce vatan hürriyet dediler.
Bir nesli böyle yediler,
Bu ne cinnet ki sorma…!
Devleti cihanda tek sultan
Hükmü böyle vermiş yaradan.
Şimdiki nesil pısırık ve sıradan.
Bu ne kahır ki sorma…!
Hep hayalini kurduk övünerek,
Birlik olsak bükülür mü bu bilek,
Asra damgamızı vursak yeniden,
Sorma yangınlarda bu yürek…!
Kayıt Tarihi : 4.6.2009 21:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!