İnsan yaşadığı çağın değerleri ile inandığı değerleri nasıl birleştirmeli? Hangisi hayatına hakim olmalı? Ya da çağının imkanlarını değerlendirirken nelere dikkat etmeli neler önceliği olmalı? Aile hayatı iş hayatı çevresiyle beşeri münasebetlerinde nasıl olmalı? Teknolojiyi nasıl degerlendirmeli? Bu soruları çoğaltabiliriz.Günümüz insanına baktığımızda dengenin olmadığını görürüz.Kimse yaptığı işten memnun değil.Öğrenci okuldan,öğretmenden; işçi işinden işvereninden,anne baba çocuğundan,çoçuk anne babasından,insanlar birbirlriyle iletişim kuramıyor ya da birbirlerini anlamak istemiyorlar.Evliliklerin bir çoğu boşanmayla son buluyor.İnsanlar gittikçe bireyselleşiyor,içe kapanıyorlar.Komşuluk ilişkileri zayıflıyor,akrabalar birbirlerini arayıp sormuyorlar.Televizyon,bilgisayar,internet insanları birbirinden uzaklaştırıyor.Mesafeler kısaldıkça,imkanlar çoğaldıkça,refah seviyesi arttıkça gönüller uzaklaşıyor.Ben merkezli bir hayata doğru gidiyoruz.Kalbalıklar içinde yanlızlaşıyoruz.Paylaşmayı sevmiyoruz.Küçük olsun benim olsun mantığı hakim.Birlik ve beraberlik istenmiyor.Dünya ahiret dengesi dünyadan taraf.İnançlarımızı hayatımıza hakim kılamıyoruz.Yaşadığımız gibi inanmaya başlıyoruz.Çözüm mü onuda sizlerden bekliyorum
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.