Sonya... Şiiri - Ersal Sarıkaya

Ersal Sarıkaya
13

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Sonya...

Düştü kalemimden adının kürtçe yazılışı,

denizler sesine aktı sonya.

bu gece

sana geçiyor zaman....

kapama gözlerini, uyutma gündüzümü,

uykuna al beni,

kimliksiz misafirinim....

çingene bir şairim,

yağmurla karışık sevdim seni,

yelle aktım saçlarına

bak her yanım tufan, her yanım

kirpiklerinden uzayıp giden yol.

Böyle lal düştüğüme bakma

yüzünde gömülü sesim.

Ahh sonya!

Başka bir hale girmekmiş seni sevmek,

kışla – bahar gibi,

kurumuş dalarından çiçek açan ağaç gibi...

ahh! Sonya!

Saçının her teline düğümledim hasretimi,

akarsular getirdim göz çukurlarına,

böyle gecelerde bir sana yandı ışıklarım

ve

vardır her ışığın bir tohumu.

Pencerenin ardından bakıyor bir çocuk

gökte yarım ay

ve avuçlarıma sığmayan gülüşünün renkli dünyası...

ahh! Sonya

gel gör

gölgem suretine açıyor

ve bulut oluyor yüreğim amansiz,

yağmurlar yağıyor,

rüzgar esiyor,

bir hayat böyle geçiyor,

böyle sensiz ve çaresiz....

yüzünün çizgilerine göm beni Sonya

varsın sende kaybolsun bütün varlığım

bulunmasın hiç bir esarette,

sorgulanmasın hiç bir takvim yaprağına,

yitik bir gül,

kayıp çocuk

ve herşey

ve biz,

bir aşkın iki kabuğu biz

düşsek dalımızdan kırılırız

yerle biz.

Ürkek ceylan telaşında koştuk

akreple yelkovanın peşinden,

çıkınımda hüzünlü ekmek kokusu

ve aşk

seni sevmekle başlayan aşk...

ahh! Sonya

su olsam yinede kayıp gitmem parmaklarından

hep bir dama gibi

teninde seninle dururum.

Ahh! Sonya

gülüşümün menekşeli akşam kokusu,

ilkbaharım,

öykümün yerleşik kayramanı...

avuçlarımda temmuz yanığı

ve güvercin çığlığında

düşlerime sığınan seni ilk sevişim,

mülteci bir yolcuya dönüyorum kendi bedenimde

suyun sesinde kırılıyorum,

dünyanın öbür yüzünde anımsarken seni.

Burda böyle geçiyor zaman Sonya,

böyle,

herhangi bir ağacın gözvdesine yaslanıp

tütün yakarak geçiyor,

ve biten ttün külüne saklanarak,

pek renkli değil hayatımız anlayacağın,

çiseliyor yine hava,

inceden ıslanıyor ağaçların gövdesi,

yaprakları bir görsen,

nasılda güzel ışıldıyorlar...

Sonya!

Güzel yanım, firari bilgem...

böyle gecelerde sarhoş oluyorum hep,

uzaktaki ışıklara köprüler kuruyorum.

Lakin,

görmüyor gözlerim senden öteyi,

bakma bana öyle n'olur,

gümüş bir tabakada sunacağım sana yüreğimi...

gel otur şöyle,

bir bardakta sen kırıver,

yada bir güvercin uçur avuçlarımdan,

hatta gözlerine as beni

celladı ol keyfimin,

sanma ki öleceğim hemen,

bir sigara daha yakacağım gözlerinden

aşk'a uzanarak....

ellerim değiyor zamansız,

ellerinin değdiği herşeye

ve su gibi dağılıyor yüreğim,

yüzüm düşüyor,

bir bıçak hainliğinde yırtılıyor sevincim,

soğuk bir yel siliyor parmak izlerini,

uzuyor karanlığım

uzuyor yalnızlığım

uzuyor sensizliğim.

Ahh! Sonya

bak kelimeler dilimde intihara durmuş,

haykıracaklar seni yere-ğöğe

kıskanacak kaknüs kuşları seni,

bulutlar seni cizecek bir maviden diğerine kaçarken.

Ahh! Sonya

ıslak saçlı memleketim,

zambak rengi yüreğim,

kaçaklığım....

biletimde yırtık çocuk gömleği,

ve geç kalınmış bir aşkın sahnesi...

tanıksız bir yolcusuyum ömrümün,

kimliğimde terk edilmiş coğrafyalar,

bütün denizlere vardı yollarım

akdeniz'den ege'ye uzanan

lakin,

gel gör ki;

tutsağı oldum gözlerinin ay şafağına

tutuldum başka bir aşkla

yüzünün her çizgisine,

ellerin ahh o ellerin....

bak düğümleniyor yine nefesim,

tanrıya emanetim bu gece

ve sana,

şayet düşersem böyle çaresiz,

kırılırsa kolum kanadım

ve bakamazsam gözlerinin en derinliklerine

bir kirbit çöpü gibi yak beni

ey! sonya

merak etme,

küllerimden doğar yine severim seni...

Ersal Sarıkaya
Kayıt Tarihi : 26.11.2010 22:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ersal Sarıkaya