Seninle geçen her an, takvimin sayfalarından koparılmış, gizli bir hazine gibi. O anlar ne kafiyeye sığar ne de ritme, sadece derin bir nefes alıp vermenin doğal akışına. Seni ilk gördüğüm o gün, dünya anlamsız bir gürültüden ibaretti. Sonra sen geldin.
Yürüyüşün, konuşmandaki o eşsiz duraklamalar, gözlerinin bana değdiği o an... Her şey yerli yerine oturdu. Sanki evren, beni binlerce yıl bu sakin limana ulaştırmak için dönmüş durmuştu.
Artık sabahları güneş doğarken, ilk düşündüğüm şey senin adın oluyor. O isim, dudaklarımdan dökülürken, bir dua fısıltısı gibi. Akşam olduğunda, yıldızlar gökyüzünü bir dantel gibi örerken, ben sadece senin sesinin yankısını arıyorum. Sensiz geçen zamanlar, ıssız bir çöl gibi; her adımda susuzluk, her nefeste bir boşluk.
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum.
Eve ekmekle tuz götürmeyi;



ayrılık, hüner değildir;
kutsal nedenlerle de olsa…,
elbette çuvallanır,
münferit ya da müşterek,
ayrılık deminde;
ki sonsuzluğa yelken açmışken;
- bizi artık biz bile ayıramayız, bizi artık biz bile,
ve;
- bu zahirî bir ayrılık hepsi hepsi, gam yeme,
demeli
ki mektup sohbet değil, muhabbettir;
mektup, yâre salınmış bir güvencin
ve dizeler yârin ruhuna üflenmiş fısıltılar…;
elden ne gelir mektup beklemekten başka,
bütün yollar engelliyse zarflara ve pullara,
kim diyebildi sevdiğine;
- seni, öyle sevdim öyle sevdim ki,
beni sevmemen mümkün olmadı…,
ve;
- sevdansız nefes alma imkânım kalmadı…,
kim diyebildi;
ah yâr,
sevginle eriyorum…,
dağ taş dümdüz, yol alıyorum;
bana irşâdınla verdiğin güçle,
her gün daha iyi oluyorum,
seni seviyorum…,
geçmiş ve gelecek bütün dizelerimi toplasam,
bir harfin bile etmez,
sensin eksiltmez ve eksilmez, sevgili…;
seni ne çok sevdiğime işaret ne mi,
okyanus gözlerimde ummanına bakan nazar,
sonsuza dek senin sevgili…,
ve ah…,
halsizim;
yollarında büyülü bir uykuya meyyalim,
yalnızlığın en korkak deminde...,
merdivenler dayadım,
ellerinin köprüsüne ah ki ah;
yeşil damarlı nehirler öptüm,
büktüm ruhunun haritasını,
peşine düştüğüm hazine;
sensiz kayıbım...,
sıyırdım yüreğimin zarını,
kızıl denizin tuzu gözlerimde/
halsizim...,
yüreğini kuytuya seren,
sümbül yüzlü,
yanık buğday tebessümlü lokmanım,
o aydı,
doğru mevsim doğru kış/doğru yazdı/,
doğru güz/doğru ba/har/dı…,
…yazgıydı…,
gün doğru gündü,
soluğu tütün kokan perşembe,
cuma vaktinin müjdecisiydi,
takvimler yalan söylemez…,
ki evet,
korkuyorsun ey insan,
cesur çalımlar satarken bile;
ayaklarının son adımı,
muhabbetin sana gelen ayaklarına tökezlenecek,
biliyorsun ve bilirsin…,
o halde bu tereddüt neden;
düş gölgesine…,
git peşinden…,
takıl sevdanın takunyalarının
gümbür gümbür sesine;
tak tak tak tak, kaç/ma…,
üst üste devrilen,
kavuş/veda, veda/kavuş/veda…,
kemirir aşk sandığını,
sevdalı güve…,
ve bozuluyor kalbimin örgüsü,
ağyârın mâsiva lügati anlamazdı,
yo/l/k/ ıraktı, sapaydı; dardı,
/sen korkarsın dardan/,
ki ah evet,
iç sesler daima parantezlidir;
karanlıktı…,
/sen korkarsın karanlık dardan/
yârdı,
ve
ardı;
seni senden ayrı koyan,
ah;
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta