Sonsuzluğa doğru Şiiri - Yorumlar

Hikmet Atiş
192

ŞİİR


27

TAKİPÇİ

Biz yolcuyuz uğradık bu durağa,
Binip gideceğiz başka diyara,
Her an hazırlıklı ol, yazılmışız sıraya,
Yolcuyuz gidiyoruz, sonsuzluğa doğru.

Bu durakta yapılacak işler çoktur,
İhmalkârlık edersen telâfisi yoktur,

Tamamını Oku
  • Reyhan Altaş Şairler Dünyası Grubu
    Reyhan Altaş Şairler Dünyası Grubu 29.07.2010 - 22:27

    HİKMET BEY ALLAH CÜMLEMİZİ BU GİBİ AFETLERDEN KORUSUN BİR DAHA BÖYLE FELAKETİ VE AFETİ DİLERİM RABBİM HİÇ KİMSELERE YAŞATMASIN HAYATINI KAYBEDENLERE ALLAHTAN RAHMET DİLERİM SİZİNDE DUYARLI YÜREĞİNİZE SAĞLIK SEVGİLERİMLE +10 PUAN

    Cevap Yaz
  • Bahri Çelik
    Bahri Çelik 03.07.2010 - 22:08

    üstadım çok güzel muhteşem bir eser olmuş yolcuyuz gidiyoruz gideceğimiz yada gittiğimiz yer belli ahiret yurdu artık orada iyi yada kötü
    insanın yaşam biçimine bağlı saygılarımla tam puan

    Cevap Yaz
  • Mehmet Özparlar
    Mehmet Özparlar 02.07.2010 - 15:07

    Yüreğinize sağlık üstadım beğeni ile okudum,tam puan ile antolojime aldım.Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Ümüt Güngör
    Ümüt Güngör 16.06.2010 - 19:25

    Yüreğinize sağlık Hikmet bey gerçekten güzel vede çok anlamlı bir çalışma hazırlamışsınız tebrikler.Evet kalmaya gelmedik bizlerde bizden önce gelip giden insanlar gibi.Gideceğizde vaktimizi saatimizi bilmiyoruz giderken ardımızdan hayır dua eden olursa bizimde ne mutlu bizlere.Acizane Sessiz Gemi şiiri aklıma geldi üstad Yahya Kemal BEYATLI'nın doyumsuz güzellikteki şiiri.Gerçi paylaşım biraz uzun fakat bu güzel şiirin tahlili olduğundan dolayı eklemeyi düşündüm.Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler.




    Hayırlı akşamlarınız olsun saygıalr benden ümüt güngör








    SESSIZ GEMI (TAHLIL VE DÜSÜNCELER)

    --------------------
    IÇINDEKILER

    1-SESSIZ GEMI SIIRI
    2-YAHYA KEMAL BEYATLI’NIN HAYATI
    3-YAHYA KEMAL BEYATLI’NIN SANATI
    4-SESSIZ GEMI SIIRININ TAHLILI
    5-SESSIZ GEMI VE BEN



    Sessiz Gemi

    Artik demir almak günü gelmisse zamandan
    Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Hiç yolcusu yokmus gibi sessizce alir yol;
    Sallanmaz o kalkista ne mendil, ne de bir kol.

    Rihtimda kalanlar bu seyahatten elemli,
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

    Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
    Hicranli hayatin ne de son matemidir bu.

    Dünyada sevilmis ve seven nafile bekler;
    Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
    Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.


    Yahya Kemal Beyatli
    Siirin kalibi Mef û lü Me fâ î lü Me fâ î lü Fe û lün



    Türk edebiyatinin en güzide eserlerinden biri olan ve gerek döneminde gerekse de bugün vazgeçilmez siirler arasinda parmakla gösterilen siirlerden bir tanesidir Sessiz Gemi… Bu siirde, sair siirini degil, siir sairini sirtinda tasimaktadir. Sairi önemli kilan da bireysel benliklerini asip kendi sahsiyetleri ile millet, kültür, sanat denilen gerçekler arasinda derin iliskiler kurmalaridir. Bu gerçeklerin bilincinde olan Yahya Kemal de ismiyle bütünlesen Sessiz Gemi siirinde, halkin ölüm karsisindaki duygularini, zengin sembollerle dile getirir.

    Yahya Kemal iki büyük kaynaktan beslenmistir. Biri Osmanli Tarih ve Edebiyati, digeri Fransiz kültür ve edebiyati. O, bu kaynaklardan aldigi unsurlari bünyesine ve mizacina uygun bir sekilde eserinde, tipki bu siirde oldugu gibi, eritmeyi bilmistir.

    Sair olunur mu yoksa dogulur mu? Belki de yüzyillardir tartisilan bir konudur bu. Ayni “sanat halk içindir” veya “sanat sanat içindir” tartismasi gibi. Ben bu konuya daha farkli bir pencereden bakmayi yegliyorum. Ister sair dogulsun isterse de sair olunsun. Hiç fark etmez. Eger bir sair, kendi dilini, kültürünü, içinde yasadigi toplumun ihtiyaçlarini, hislerini ve de kendi hayal dünyasindaki kurgularini bir potada eritemiyorsa bence o kisi sairlik sifatini tasiyamaz. Burada sair nasil olunur ya da sair kimdir gibi derin bir konuya girmeyi elbette istemiyorum ama Yahya Kemal gibi sairleri incelerken bunlari ifade etmekte yarar vardir diye düsünüyorum.

    Yahya Kemal gibi bir sairin önce kisaca hayat hikâyesini ele alip daha sonra sanatina deginecegiz. Daha sonra da Sessiz Gemi siirini inceleyecegiz.

    YAHYA KEMAL BEYATLI 2 Aralik 1884 - 1 Kasim 1958

    Asil adi Ahmed Agahtir. 2 Aralik 1884te Üsküpte dogup 1 Kasim 1958te Is-tanbulda ölmüstür. Yüksek begenisi ve yetkin ürünleriyle Türk siirine yeni yollar açan, modern bir kivam getiren sair, Üsküp belediye baskani N.Ibrahim Naci Beyin ogludur. Annesi Nakiye Hanim da sair Leskofçali Galibin yegenidir. Ana ve babasinin soyu III. Mustafa dönemi sancakbeylerinden Sehsuvar Pasada birlesirler. Beyatli soyadi da Sehsuvar sözcügünün Türkçelestirilmesiyle olusmustur. Yahya Kemalin çocukluk yillari siirlere yansimis olan Rakofça Çiftiliginde geçti. Ilkögrenimini özel Mekteb-i Edebde tamamladiktan sonra Üsküp Idadisine girdi (1892). Bir yandan da Ishak Bey Camisi Medresesinde Arapça-Farsça dersleri aliyordu. Ailesi Selanike tasininca 1897de bu kentteki idadiye (liseye) gitmeye basladi. Annesinin ölümü babasinin yeniden evlenmesiyle ortaya çikan aile sorunlari üzerine yeniden Üsküpte sonra yatili olarak Selanikte (1900) ve bir kez daha Üsküpte ögrenimini sürdürme durumunda kaldi. 1902de Istanbula gönderildi. Vefa Idadisinde okudu. Mühendishane mezunu ama ilerici düsüncelerinden ötürü askerlikten çikarilmis Serezli Zeki Beyin etkisi ve Jön Türk olma hevesiyle 1903te Parise kaçti. Bir yil kadar yatili olarak Meaux Okulunda okuyup Fransizcasini ilerlettikten sonra Siyasal Bilgiler Yüksek Okuluna girdi (1904). Jön Türklerle iliski kurdu. Ahmed Riza , Abdullah Cevdet, Samipasazade Sezai, Prens Sabaheddin gibi günün ünlü kisilerini tanidi. Sefik Hüsnü ve Abdülhak Sinasi Hisar ile arkadaslik kurdu. 1912de Istanbula döndü. Darüssafakada edebiyat ve tarih ögretmenligi yapti (1913). Medrese-tül-Vaizinde uygarlik tarihi dersleri verdi (1914). Darülfünunda uygarlik tarihi, bati edebiyati Tarihi derslerinde müderris olarak görev aldi (1916-1919). Mütarekeden sonra Ati, Ileri, Tevhid-i Efkar, Hakimiyet-i Milliyet gazetelerinde ve arkadaslariyla birlikte kurmus oldugu Dergah dergisinde yayimladigi yazilarla Millî Mücadeleyi destekledi. Baris antlasmasi için Lozana giden kurulda danisman olarak yer aldi (1922). Urfa milletvekili oldu (1923). Cumhuriyetten sonra Varsova (1926), Madrid (1929) orta elçisi olarak görevlendirildi. Madriddeyken ek görev olarak Lizbon elçiligini de üstlendi (1931). Daha sonra Yozgat (1934-35), Tekirdag (1935-43) ve Istanbul (1943-46) milletvekili seçildi, halkevleri sanat danismanligi görevini de üstlendi. Pakistan büyükelçiliginden emekli oldu (1949).
    Yahya Kemal hiç evlenmedi. Son yillarini Istanbulda Park Otelde geçirdi. Tutuldugu müzmin barsak tedavisi için 1957de Parise gitti. Bir yil sonra Cerrahpasa Hastanesi’nde ayni hastaliktan öldü. Ölümünden sonra Istanbulda Yahya Kemali Sevenler Dernegi ve Yahya Kemal Enstitüsü kuruldu (1958), Yahya Kemal Müzesi açildi (1961): Besiktasta ki Barbaros Serencebey Parkina heykeli dikildi.


    YAHYA KEMAL BEYATLI’NIN SANATI

    Yahya Kemal, siir yazmaya lise yillarinda baslamisti. bu siirleri basta Tevfik Fikret olmak üzere, Servet-i Fünun sairlerinin etkisi altindaydi. Kendisi de su sözleriyle bunu kabul etmektedir: 'Kendi neslimin bütün çocuklari üzerinde oldugu gibi, ruhumda, ahlakimda, zevkimde, lisanimda, sanatimda en büyük tesiri O (Tevfik Fikret) icra etmistir.'

    Yeni siir denemelerine Fransada bulundugu yillarda basladi. Gerçek kisiligini, Pariste okurken ünlü tarihçi Albert Sorelin derslerinden aldigi tarih zevkiyle, Fransiz sairlerinin (Jean Moreas, Baudelaire, Verlaine, vb.) ölçü ve biçim güzelliklerinde buldu. Parise gidisi, II. Abdülhamit baskisindan bir kaçis oldugu halde, orada siyasi faaliyetlere katilmayarak sanat çevrelerinde kendini yetistirdi. Paris öncesi Hamid ve Servet-i fünun siiri etkisinden kendisini böylelikle kurtardi, klasik divan siirimizi Bati siirindeki bütünlük anlayisiyla ele aldi. Fransiz sembolistlerinin 'öz siir' anlayisi, onda siirini bütün fazlaliklarindan aritma, düzyazidan uzaklastirma egilimi yaratti. Böylece, belli manzumlara baglanan ve bütünlükten uzak kalan divan siirinin bu eksiklerini tamamlamaya çalisan ürünler verdi. Paristeki ögrenimi sirasinda aldigi derslerin etkisinde kalarak Türk tarihini yeni bir açidan degerlendirdi. Anadolu Türklügünü, Anadolu topraginin 1071den baslayan bir tarih süreci içinde yarattigini ileri sürerken bu tarihin parlak dönemlerini divan edebiyatina ait siir biçimleri içinde dile getirdi. Bir yandan Lale Devrinin eglence ve nese havasini, bir yandan din ve tasavvuf siirinin izlerini siirlerine aktardi. Avrupa dönüsü Yeni Mecmuada 'bulunmus sayfalar' basligiyla yayimladigi gazel ve sarkilarla tanindi (1918). Bu neoklasik siirler, onun çikis noktasinin Osmanli tarih ve siiri oldugunu gösterdigi gibi, sonradan yeni sekiller ve sade dille yazdiklarinda da sairin genel olarak Osmanli medeniyet ve kültürüne bagli kaldigi görülür. Onda tarih, vatan, millet ve Istanbul sevgisi, hep bu açidan islenir. Osmanli medeniyeti yüzyillar boyu en yüce eserlerini Istanbulda yarattigi için, Yahya Kemaldeki Istanbul, Bogaziçi ve Türk musikisi hayranligina, tabiat güzellikleri yani sira, tarih degerleri de girer. Duygu, düsünce ve hayali ustalikla kaynastiran sair, pek çoguna hikâye karakteri verdigi lirik-epik siirlerinin konularini ask, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluktan da alir. Iç ahengi her seyden üstün tutusu, siiri 'musikiden baska türlü bir musiki' kabul edisi; 'Ok' siiri bir yana, bütün siirlerini, bu ahengin saglanmasina daha elverisli gördügü aruzla yazmasina sebep oldu.

    Basarili bir nesir yazari da olan Yahya Kemal’in kendi edebiyat anlayisini, Türk sanati, Türk tarihi, vatan ve milliyetçilik konularindaki görüslerini dile getiren yazilari yayimlanmistir. Yahya Kemal isgal altindaki Istanbul’da Kurtulus Savasi’ni desteleyen etkileyici yazilar kaleme almisti. Bunlari toplayan eseri ( Egil Daglar 1966 ) ve kendi çaginin Ziya Gökalp, Yakup Kadri, Ali Kemal vb. gibi sanat ve politika adamlarina ait portreleri (Siyasi ve Edebi Portreler, 1968) dikkati çeken nesir kitaplarindandir. Yahya Kemal’in siiri Ikinci Dünya Savasi yillarinda günlük yasayisa ve gerçekçi temele dayanan yeni siir anlayisi karsisinda elestirilere ugramis;toplum sorunlarindan uzak kalmasi en önemli eksiklerinden biri sayilmistir.
    Yahya Kemal, saglam bir kültür ve dil bilinci üstüne kurdugu siirlerindeki klasik yalinlik ve güçlülükle, sanatinin özünde ve biçiminde ulusal ve modern olanin, bireysel ve toplumsal olanin, tarihsel ve çagdas olanin sentezine ulasmadaki çabalari ve basarilariyla, modern siirimizin, büyük bir kurucu ustasi, klasigidir. Bu özellikleriyle, 20. yüzyil dünya siirinin de önemli sairleri arasinda bulundugundan kusku yoktur.






    Özet olarak çesitli kaynaklardan derledigim ve pek çogunu da üniversite yillarimda tuttugum ders notlarimdan olusturdugum sairin hayati ve sanatiyla ilgili bu bilgilerden sonra siirimizi inceleyelim.

    Sessiz Gemi siiri benim için pek çok açidan kiymetli bir siirdir. Gerek Türkçe aruz siirinin en basarili örneklerinden biri olmasi, gerekse sembolik siiri çok iyi yansitmasi hasebiyle Türk siirinin incilerinden bir tanesidir. Sessiz Gemi siirini ilk okuyanlar ya da siiri derinlemesine okumayanlar bu siirin anlam gücünü veyahut yansitmak istedigi düsünceleri elbette anlayamamaktadir. Hatta pek çok kisi Sessiz Gemi siirini bu kadar önemli yapan seyin ne oldugunu bilmemektedir.


    Siirimizi incelerken öznel bir bakis açisi ile düsüncelerimi sizlere iletecegim. Bu siiri akademik oalrak incelememiz sayfalar sürebilir. O nedenle isin özüne inip o özü sizlerle paylasacagim.





    SESSIZ GEMI SIIRININ TAHLILI

    Siirimizi tahlil ederken arûz siiri olmasi hasebiyle kullanilan sanatlardan, siirin kalibindan bahsetmek gerekir ama bu tür ayrintilarla sizi sikmak istemiyorum. Ama genel olarak bu siirde YAYGIN ISTIARE dedigimiz sanatin kullanildigini söylemek mümkündür.

    (YAYGIN ISTIARE: Benzetmenin temel ögelerinden yalniz biriyle, çok sayida benzerlikleri siralayarak yapilan istiaredir. SessizGemi ruh söylenmemis (benzeyen), Benzetilen yani gemi söylenmistir.)


    Artik demir almak günü gelmisse zamandan
    Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Sairin, bu kisa ama anlamli siirinin giris beyiti gerek ses ahengi gerekse de zihnimizde canlandirdigi resim itibariyle bizi hemen kendisine çekiveriyor.
    Daha ilk beyitte hemen hemen bu siiri okuyan herkesin gözünün önüne bir liman, bir gemi resmi çikiverir. Bu da bu siirin tasvir konusunda da ne kadar güçlü oldugunu devamindaki beyitlerde ispatlayacaktir. Basta da söyledigimiz gibi sembolizmin Türkiye’deki öncü siirlerinden biri olan Sessiz Gemi siiri için kelimelerle çizilen resimdir de diyebiliriz.




    Hiç yolcusu yokmus gibi sessizce alir yol;
    Sallanmaz o kalkista ne mendil, ne de bir kol.

    Bir gemi düsünün ki hiç yolcusu olmayacak ve giderken onu ugurlayan kisiler el sallayamayacak. Hele bu isin içinde ölüm varsa bu hareketler oldukça garip kaçacaktir. Gerçi günümüzde hiçbir dinde tasvip edilmeyen alkislama, sarki söyleme gibi çag disiliktan da öte yobazlikla iliskilendirebilecegim tutumlari göz ardi ederek bunlari söylüyorum.
    Siirimizin ikinci beyitinde resme biraz daha renk katildigini görürüz. Bu beyitte de yine o ses ahengi devam eder. Okurken sanki bir ritim size eslik eder. Bu da siirin müzikal bir yönünün oldugunu gösterir. Ki bu siirin sarki olarak diller de dolanmasi da bunu ispatlamaktadir.



    Rihtimda kalanlar bu seyahatten elemli,
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

    Bir de yolculuk düsünelim. Ama bu siirin sembolize ettigi ölüm yolculugu olmasin. Bir annenin oglunu askere ugurlamasini göz önüne getirin. Evladini asker ocagina kim bilir ne düsüncelerle gönderiyor. O anin resmini çizmek istese bir ressam acaba o elemi nasil çizerdi? Bunu çok merak ediyorum. Hele hele ülkemizdeki gibi evlatlar askere kurbanlik niyetine yollaniyorsa…
    Türk analarindaki bu yüksek düsünce bizleri belki de binlerce yildir ayakta tutan nedenlerden bir tanesi. Onun içindir ki her ana, yavrusunu asker ocagina gönderirken büyük bir keder içindedir. Ve o askerlik süresi boyunca gözü hep kapidadir. Ogulcugu her an çikip geliverecek gibidir. Ama yüreginin bir kösesinde hep kara bir düsünce de vardir.. “Ya gelmezse!” diye..

    Bu örnegi size siirin her beyitine onlarca anlam yüklenebilir oldugunu göstermek için verdim. Aslinda ölüm tasvir ediliyor ama bakin burada ben bu düsünceye de hasil oldum. Zaten bir siiri veya nesri önemli kilan ve onu büyük eser eden özelliklerden bir tanesi de o eserin her okundugunda zihnimizde yeni bir çagrisim uyandirmasidir.




    Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
    Hicranli hayatin ne de son matemidir bu.


    Bu beyitte ise sair artik asil maksadini isaret etmeye basliyor ve resme bir firça darbesi daha atiyor. Bu beyitte sairin karamsarligini da görmek mümkün. Aslinda siirin tümünde olan bu karamsarlik, burada çaresizligi de yanina alarak karsimiza çikiyor. Aruz siirinin yalnizca Osmanli Türkçesi ile yazildigini sananlar Mehmet Akif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatli’nin siirlerini okudugunda bu düsüncenin yanlisligini apaçik görmektedirler. Hele hele Istiklal Marsi’ni bile hece siiri sanip parmak hesabina düsenleri de gördükten sonra Türkçe aruz siirinin ülkemizde yeterince anlasilamadigini düsünmeye basliyorum.


    Dünyada sevilmis ve seven nafile bekler;
    Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.


    Aslinda bu siiri sevgililerine ask siiri diye gönderenleri önceleri yadirgiyordum ama yukaridaki beyitlerde söyledigim gibi “her okuyanda farkli düsünceler meydana getirmelidir” sözüm yüzünden bunu söyleyemiyorum Çünkü bu beyit beni bu yadirgamamdan alikoyuyor. Bu beyiti sevgilisinden ayrilmis birinin sevgilisine gönderdigini hayal ediyorum.. Ne kadar anlamli bir beyit… Bu siiri pek çok siirsever gibi öyle üstün körü okusaydim ben de elbet ayrildigim sevgilime bu beyiti hiç sakinmadan gönderirdim..



    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
    Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

    Siirimizin son beyitinde siire anlamli bir nokta kondugu gibi zihnimizde olusan tablo da öyle yarim birakilmiyor. Bilakis tabloyu siiri okuyanin tamlamasi için eline bir firça ve boyalar veriliyor. Siiri okuyan ister siyaha boyar ister maviye…

    Simdi siir yazma gayretinde olan insanlarin sapkalarini önlerine koyup bir kere daha düsünmelerini istiyorum. Böylesine siirler yazmak elbette her kisinin harci degil ama en azindan yazilan siirleri ya da okunan siirleri böylesine farkli bir bakis açisiyla irdelemek gerektigine inaniyorum. Yani her alt alta gelen dizenin siir olmayacagi düsüncesi herkeste olusmalidir. Günümüzde ne yazik ki aruz siirinden daha zor bir tür olan serbest siir almis basini gidiyor. Böyle binlerce siircik okumus biri olarak siirleri üzerinde emek vermeyen, onlari her açidan akil ve hayal süzgecinden geçirmeden baskalariyla paylasan insanlarin biraz daha titiz olmalarini ümit ediyorum.





    SESSIZ GEMI VE BEN

    Eminim herkesin dilinde, hafizanda ve gönlünde mutlaka bir siir yer edinmistir. Siirin tamami olmasa bile bir dizesi, bir beyiti ya da bir misrai… Hal böyle olunca ben de gönlümde yer alan, hayatima yön veren bu siir hakkinda böyle bir tahlil yaptiktan sonra, Sessiz Gemi siirinin benim için neden bu kadar önemli oldugunu paylasmak istiyorum.

    Sessiz Gemi siiri benim bugün Türkçe ögretmeni olmamdan tutun da, hayata bakis açimin degismesine kadar pek çok noktada etkisini gösteren bir siirdir. Hatta denize ve gemilere olan ilgimi, üniversiteyi okuyacagim sehre kadar olan seçimlerimi belirlememde de bu siirin etkisi vardi.

    Lise yillarimda edebiyat dersimizde bu siiri isledigimiz günü bugün gibi hatirliyorum. Sayfalar dolusu yazmis, saatlerce bu siir hakkinda konusmustuk. Hatta bi ara ögretmenimize latife edip; “Hocam su konustuklarimizin onda birini sair düsünmemistir” demistik.

    Ilk olarak bu siir araciligiyla tanistim ölüm temasiyla. Önceleri hiç bu kadar sik gelmezdi aklima ölüm ama siir beni öylesine etkilemisti ki ister istemez ölümü düsünmeden edemiyor hatta her gün kendime çeki düzen verme telasina düsüyordum. Siire olan sevdam beni Türkçe ögretmeni olma yolunda tesvik etti. Sonra üniversite sinavlarina girdik. Tercih dönemimiz geldiginde limani olan tüm illeri tercihimde üst siralara yazdim. Illa ki liman olmaliydi. Allahin bir lütfu olsa gerek ki Çanakkale gibi bir ilde üniversiteyi okudum. Her gün iskeleye iner oradaki çay bahçesinde çayimi yudumlarken rihtimdan kalkan gemilere öylece bakardim. Bazen arkadaslarimi yolcu etmem gerektiginde bile siir aklima gelir el bile sallayamazdim. Tabi kimse bilmedi bunun nedenini…


    Kim bilir sizin de siir evreninde böyle anlatacak ne hikayeleriniz vardir.
    Belki de anlatirsiniz. Ne dersiniz? Siz dostlarim da siir iklimindeki hikayelerinizi burada benimle paylasmak ister misiniz?

    Cevap Yaz
  • Bekir Karaçam
    Bekir Karaçam 16.06.2010 - 19:20

    Cenabı Mevlam son yolcoluğumuzda ameli salıh olan kullarından eğlesin hepimizi yüreğine sağlık kutluyorum

    Cevap Yaz
  • İbrahim Etem Ekinci
    İbrahim Etem Ekinci 16.06.2010 - 19:01

    CENABI MEVLAM İMANLA GİDENLERDEN EYLESİN İNŞALLAH.BU GÜZEL ŞİİRİ YAZAN KALEMİNİZE,ÇAĞLAYAN DUYGULARINIZA SAĞLIK;HİKMET BEY.

    Cevap Yaz
  • Reyhan Altaş Şairler Dünyası Grubu
    Reyhan Altaş Şairler Dünyası Grubu 10.06.2010 - 15:50

    YÜREĞİNİZE SAĞLIK BEĞENİYLE OKUDUM KUTLARIM SİZİ KALEMİNİZ HİÇ SUSMASIN SEVGİ DOLU YÜREĞİNİZDEN COŞKU EKSİK OLMASIN SAYGI VE SEVGİLERİMLE



    Cevap Yaz
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak 10.06.2010 - 12:14

    Ahrete giden iki yol vardır,
    CENNET güllük gülistanlık, Cehennem dardır,
    Doğruyu Hak edebilen, aklı kârdır,
    Yolcuyuz gidiyoruz, sonsuzluğa doğru.

    Rabbim bu ince yolda yar ve yardimcimiz olsun, degerli calismaniza tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Bekir Karaçam
    Bekir Karaçam 10.06.2010 - 12:10

    Evet bazen uzun bazen çok kısa bu yolculuk ve biz hep yürüyoruz yarin hedefe varacakmış gibi hazırlanmak lazım . güzel anlamlı bir şiirdi kutlarım kalemini ve yüreğini ilhamın bol olsun kardeşim saygılar

    Cevap Yaz
  • Mehmet Özparlar
    Mehmet Özparlar 10.06.2010 - 10:57

    Bu güzel dizeleri yazan ve sunan yüreğe sağlık.antolojime aldım.Saygılarımla.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 104 tane yorum bulunmakta