Sonsuz Aşk (Kanadı Kırık Yaralı Bir Kuş)
Dönüş yolu uzadıkça uzadı. Adam sevdiği kadının yaşlı gözlerle kendisini uğurlamasını unutamıyordu. Yıllar sonra ilk defa aklına sigarası geldi. Elini cebine attı sonrada yarım ağızla gülümsedi. ‘ Hay Allah bırakmıştım zehiri. Beni oyalayacak başka bir şey bulmalıyım. Bu ilişkinin nasıl yürüyeceğini bir türlü çözemiyordu. Aralarında o kadar uzun mesafe var ki. O şehirden uzaklaştıkça bir parçasının kendisiyle gelmediğini gördü. Yarım bir adam oluvermişti. Arabanın camından karanlığı seyretmeye başladı. Gördüğü karanlık değildi karanlıkta yolunu kaybeden kendisiydi.
Yolun bir yerinde verilen dinlenme molasında elini yüzünü yıkadı daha sabah da olmamıştı. Onu gelecek korkutmuyordu. Korktuğu sevdiği kadındı. Ya bir daha göremezse, bir daha sarılamazsa, sevdiğim diyemezse. Kötü düşünceleri aklından kovarak arabaya bindi yerine oturdu. Tam bir çıkmaza girdiğini iyi biliyordu. Araba hareket etti. Gözlerini yumdu. Söz vermişlerdi birbirilerine. Kadın kocamsın demişti tanrı huzurunda. İyi ve kötü günlerimizde hiç ayrılmayacağız. Adam mutluluktan uçuyordu, ‘karımsın’ dedi. Nikahımızı Yıldızlar kıysın. Ay ve Güneş şahidimiz olsun.
Önce elleri birleşti. Adam kadının önünde diz çöktü.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman