ürperir adam derisi
türbeye varıp barınsan
çarpmasın cini perisi
sonra zor toparlar insan
gökte kuşu bile uçar
bu meyan da kişi naçar
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Devamını Oku
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
muazzam bir hiciv olmuş...bizim çocukluğumuzda yani bir elli yıl kadar önce yatırlar, türbeler çok saygın ve mübarek yerlerdi, gidip kimse bez bağlamaz, ondan medet umarak dilek dilemez ama Allah'ın kelamını ve duasını eksiltmezdi o mübareklerden...
Bizim köye yakın bir yerde de vardı böyle bir türbe ama içinde yatanların kim ya da ne olduklarını, türbenin hangi vakitte yapıldığı veya kim tarafından yapıldığı hususunda bir bilgi yoktu...Özellikle göç zamanlarında sabaha karşı oradan geçmek gerektiğinde rahatsız etmemek için olabildiğince sessiz ve saygılı geçilir gidilirdi yoldan...
Ayrıca etrafı içi, dışı çok temiz ve bakımlı olurdu her zaman, bir kere ben de girmiştim o türbenin içine, içeride değişik bir iklim vardı sanki, serin ve mistik bir hava...Aynen şiirin ilk öbeğindeki gibi bir ürperti hissetmiş ve ardıma bakmadan uzaklaşmıştım oradan ama fiziksel olarak gördüğüm, üç tane mezar ve her birinin ebadı birbirinden farklı olmasıydı...
İnsanları ne zaman inançları hususunda akımlara ayırmaya başladılar işte o günden bu yana her türlü inançta bir sığlık, basitlik ve yozlaşma başladı...
Samimiyetten uzak ve yalnız insanlar, hem de kalabalıklar içinde gelişen ve büyüyen yalnızlıklar...
Tüm tespitlerinize harfiyen katılıyorum...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta