Son sözünü söylemedi henüz ruhuma inak sessizliği gecenin
Değmedi tenime senin gibi hiç bir tabuta sarmadı, bırakmadı
Çekmedi, gözlerini kıskanıp!
Buluta bahane aramadı, alçalan ömrümün üstünde.
Aynı adalarıydı sözlerin! Süzülmüş dalgınlığa, gözlerin olsun
Aynı kaderiydi o gün kadar taze! Yüzünden saçılmış nefret bile aynı.
Koyar adama! Anlar yüreği, istenmemenin saklıdır ah içinde
Gidememenin zorladığı ayakları bir gün götürür ıssızlığa, sessizce.
Ay düşer, yüzün düşer, İstanbul göğün düşer
Sönersin sende göğsümün üstünde.
Son sözünü söylemedi henüz ruhuma inak sessizliği gecenin
Değmedi tenime senin gibi hiç bir tabuta sarmadı, bırakmadı
Hani çiçeği olmayan dal kuruyup, bütün bahçelerin arsızı
Kırık aklına sarmış bir hayal içinde arayıp ta bulamayan
Deme! Kapısından girmişte içeri
Saklıyor İstanbul, söyle bana! O, hangi mezar içinde kalbimi tutan!
Sanki başından bir hüsran! Girişi güzel, ortası yüklemi yitik cümleler arasında
İki vicdan savaşının yükselen tepeleri, boynun da gerdan
Boğazı alev alev günahlara gebe! Suyuna muhtaç! Sayfaları kirli
Bir günahın üstüne çökerde gece
Ay düşer, yüzün düşer, İstanbul göğün düşer
Sönersin sende göğsümün üstünde.
Kayıt Tarihi : 31.7.2015 21:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!