Tanyeri açık ya da kapalı ne fark eder
Yükümüz çok, yükümüz ağır
Saat sabahın kaçı ne fark eder
Hangi taka, hangi sandal
Vurur bizi deniz nereye, ne fark eder
Sarhoşuz işte yok ötesi.
Yol uzun, soluk kısa
Kesik ince puslu bir çizik
Camdan içeri, sızmakta deniz
Su derin, hava keskin ne fark eder
Zaten batık bir geminin son saniyesinde
Son bir yudum daha çekmekteyiz,
Artık az sonra
Veda edeceğiz.
Yollarda ayrılık var dedi yaşlı adam,
Kadın az duraladı…
Geriye dönüp uzun uzun baktı.
Gözlerinden bir rüzgar kalktı
Gözlerinden toz duman
İrkildi bir an
İçime doğarda bir ince sızı
Gelmesen eğer,
Gözlerin gözlerimde ölsün.
Bir an değerse eğer,
Ellerin ellerdeki hasrete,
Yalınayak ufka gel.
Ki bu zamanın efendisi,
Olabilir ancak kendisi.
Ya şu zavallıların elinden tutana bak!
Ne onlar kadar masum,
Ne onlar kadar özgür,
Gönülleri kilitli açamaz.
Kuş olsa da uçamaz.
Akıp kuruya kuruya zaman olacağım ben
Ve ardımda da gözlerin,
Benim gözlerim ufka bakarken,
Ve gözbebeklerimde imgelediğim,
Bin bir simge olacak,
Ne sembollerin kadar tanıyacağım seni,
Ne anlattığın kadar kelimelerini.
Hiçbir sevdası yoktur o kara eşinin
Ve şimdi anlamsızlığıyla savaşıyorum,
Değerlerin
Korkusundan olacak inip kalkan yüreğim
İsmini ağzıma alsam,
Korkularım kadar yücelemezsin…
Hasretin içimde onulmaz yara,
Tabipler bile derman olmuyor.
Gündüzüm gece, geceler kara
Deli gönül ozan olmuş susmuyor.
Sevdanın yeli eser olmuş fırtına,
Gidecekmişsin gibi duruyorsun,
Gözlerin yolları gözlüyor,
Git gideceksen.
Bu yol çok uzun, Uzun gecelerin arkasındadır güneş,
Çok acı çok ağlatır,
Üşüyorsun, titriyor ellerin
Dönüşü olmaz çıktığın yolun,
Biliyorum korkuyorsun.
Bir an önce git, gideceksen.
Durma, arkana bakma.
Çok uzun yolun var biliyorum,
Biliyorum saçlarına yağacak karlar
Düşünmüyorsun ki artık baharı,
Sana ağlamayacak yapraklar.
Gidecekmişsin gibi durma artık,
Son defa yüreğime bir bak
Ve artık ayağa kalk, git gideceğin yere,
Git dönmek istesen de dönemeyeceğin yere.
Üstüme bakışların yağmış,
Üzerime düşmüş gölgen.
Bir burukluk var ki yüreğimde
Bu son gidişim inan ki dönüşüm olmaz.
Bu son görüşüm, artık durulmaz.
Yağmur yağmayacak bu akşam,
Ve ben seni, bir şaraba değişmeyeceğim.
İsmine geceleri öldürdüğüm bu duvarlar.
Bu duvarlara bakışım, bu duvarın çizikleri,
Seni yazdık, seni yazdık hep
Seni yazdık.
Gözlerimi kapatarak sana sunduğum
Bir bardak şarap
Hiç içmedin kaldı öylece
İsmine örülü o duvarın önünde
Örttüm tüm acılara karşı
Gözyaşlarımı saklamak için bir neden yok
Yanan lambanın bardağına vuran ışık
Yüzümde yansıması ağladı
Yürekten ağladık,
Sana göstermeden,
Dayanamadık…
İsmine örülü o duvar
Sana sunduğum bir bardak şarap
Yağmur yağmayacak bu akşam.
Ve ben seni, bir şaraba değişmeyeceğim.
Sen yargıla beni,
Vicdanında kurulsun mahkeme,
Kalbin hâkim olsun,
Gözlerin tanık,
Ellerin savcı olsun,
Kalıntıları o savaşın, siyah-beyaz anlatılır.
Renklenmeyecek asla… aşkların ve sevgilerin.
Donuk, mat bir zaferin bayrağını
Tekrar göklere çekemeyeceksin
Çiçekler serpiştirsem aralarına… o yılların
Yarı sayfalardan öteye, asla geçemeyeceksin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!