Bir sonbahardı gidişin, gökler ağıtlar yaktı
Toprak kucaklayıp teselli verirken gökyüzüne
İçine çekti gözyaşlarını kara bulutların
Usul usul ve sessizce
Sanki bedenimden bir ruh çekildi, yerin dibine doğru
“Sabret! Yeniden dirileceksin! ” dedi mezar taze ölüsüne
Son bir nefesle içimdeki sen “Ben burdayım!” diye seslendi
Madem sen ordasın, o zaman hayat pınarım nerede?
Kaç kere ölür bir insan, dirilmişken yeniden
Kaç sararmış yaprak kendini bırakır boşluğa
Ayrılırken dalından, canından
Apansız gidişine hangi tutkun yürek dayanabilirdi
Hangi gözler doldurabilirdi ki o iki ahunun yerini
Hangi sözler sonsuz düşlere kapı açardı, sözlerinden gayrı
Hangi gülüş dururdu, çiçek gülüşün gibi yüzde
Tüm dünyayı bahtiyar edercesine.
Hangi kelebeğin mavi benekli kanatları, benzerdi seninkine
Ve hangi yüzü berrak su ile yıkayabilirdim ki, sana benzesin diye
Kaç bin yürek ile doldurabilirdim
Yüreğimde bıraktığın kocaman boşluğu
Bir tek senin o yüreğin
Doldurup taşırabiliyorken yüreğimi
Atlı karıncaya binmiş kaç mutlu çocuğun gülümsemesi gerekiyordu
Küçücük bir gülücük konması için esrik yüzüme.
Zamanı durduran neydi?
Varlığın değil miydi?
Varlığında zaman diye birşey yokmuş ki
Dünya senin etrafında döndüğünde bir gün olurmuş
Güneş senin etrafında döndüğünde bir yıl olurmuş
Yokluğunda saatler aydan farksızmış
Meğer güller gibi zamanın da dikenleri varmış
Zaman geçmek bilmeyince anladım
Şimdi sensiz saniyeleri geçirmek için hangi asırlık işe sarılmalıyım.
Bir sonbahardı sessizce gidişin
Meğer, başka bir güneş varmış gökyüzünde
Sen gidince farkettim
Yıldız doldurdum avuçlarıma, saçlarının ışığı yerine
Denizler ortasında kalmış gemilerim yol bulsun diye
Gecelerimi aydınlatan ay yüzün değildi artık
Ayışığında kör-topal yürüdüm bir müddet
Çünkü hiçbir ışık yüzün kadar parlak değildi.
Ey ölümsüz çiçek!
Tüm çiçekler ayrı ayrı kokarmış meğerse
Sen kokmayınca farkettim
Yıllar dört mevsim imiş, oysa seninle hep ilkbaharı yaşamışım
Kış gelip parmaklarım üşüyünce hissettim
Biliyor muydun? Tek kanatlıymışım
Meğer diğer kanat, seninkisi imiş
Sana, aşka uçamayınca farkettim
Ben senmişim, sen de benmişsin meğerse
Aynaya baktığımda yüzüme, seni görünce farkettim
Meğer ben ne kadar çok ölmüşüm
İçimdeki hayalinle konuşmaya başlayınca farkettim.
Bir sonbahardı habersizce gidişin
Kaç gün, kaç hafta, kaç ay bekledim, geri gelirsin diye
Sadece hayalin geldi üstüme üstüme
Boş sokaklarda gezdim hayalinle el ele
Beraber sokak başlarını tuttuk, sen gelirsin diye
Bir ömür silinmeyecek masallar anlattım
Kalemimden düşen her sırrı paylaştım hayalinle.
Terkettiğin bahçede maviye hasret baykuşlar ötmüyor artık
Renklerini senden çalan tüm çiçekler solgun ve azade
Mevsimlerden ilkbahar olduğu halde
Sonbaharı yaşıyor gözlerinden hayat suyu alan ağaçlar
Uğur böcekleri seni soruyor
“Durun durun, bekleyin, gelecek” diyorum
“Ömrümüz ondört ay, uzun değil” deyip sana kaçıyorlar.
Pencerelerimi kapattım sımsıkı sonuna kadar
Güneşimi görmeyen pencere duvardan farksız
Hani sokakta gördüğün mutlu kalabalıklar var ya
Sensiz o kalabalıklar yığın ve ıssız
Bir gülüşün kalmış aklımda, bir de âhu gözlerin
Yapayalnız kaldım şimdi, elimde boş güldanla.
Şimdilerde yaşlı bir adam içinde küçük bir çocuk oynuyor gül bahçende
Hayaline uzatıyorum elimi sıkı sıkı tutsun diye
Hissediyorum, uzanıyor saklı bir el, elime şefkatle
Ey gökkuşağının üzerinde duran varlık!
Sen hayatta iken bir umuttur yaşamak
Ya da yaşamak, bir umutsuz umuda sarılmaktır.
Kayıt Tarihi : 14.1.2021 06:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!