Sonbahar yağmuru değdi gönlümün duvarına
Islak nemli bir o kadarda rutubetliyim
Sevgin naftalin tozu gibi azda olsa alıyor nemini
Gözlerinin kahverengi bahçesinde yürürken
Kirpiklerinin okundan kaşlarının yayından ürküyorum
Başlangıçlarıma cennet sonlarıma sonbahar getiren sendin
Avokadolar yetiştiren amazon ormanlarına döndüm
Hiç dindiremediğim alışkanlığında hüznü barındırdın
Gözlerin ile yüreğime…
Saçlarımı hamak yapıp uyuttuğum geceler isyankâr bana
Gazelini topladığım toprak üşüyorum diye haykırıyor
Kulaklarım sağır gönlüm mahpus
Gelme duymaz işitmez gönlüm
Ne kadar bağırırsan çağır…
Çağuli gül dalları arasından sıyrılmaya çalıştıkça,
Yırtıyor tenimi bedenimi dikenin
Ayık bulamıyorum kendimi sen benden gittin gideli
Günümün güneşi gecemin matemi…
Gece gün dinmeden boranlarla yarışırcasına akıyor,
Akıyor, akıyor sonum olmuş bahar yağmuru
Meltemler ağlıyor korkuyor gürültüsünü yansıtmasından,
Duyurmasından gökyüzünün…
Yine nemleniyorum sensiz demlediğim çayımın buharında…
Zennehar Yılmaz
25 Eylül 2011 Pazar, 16:45:59
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim