-Şaban dayıma rahmet dileyerek-
Yıl hanesi iki bin beş,
Gün Çarşamba, 18 Mayıs…
Bunu söyledi, durdu
Duvardaki son yaprak.
6.30’da son tiktakını vurdu.
Altmış dört yıllık eski toprak
Âr mı eyledin aşmaya
Peygamberin yaşını?
Kazanacaktın belki
Bu hayat savaşını;
Fakat boş dünyanın
Pek ağulu aşını
Gözler önüne serdin.
Nihayet son nefesini
Bir bardak çayı
Tekmil içmeden verdin.
Can kaydından kurtuldun
Cânân yurduna erdin.
Gözü yaşlı dostlarını
Görsen belki gülerdin.
Zira çile dünyasında kalan
Ağlayanlardı.
Seninse gittiğin yerde
Hakiki dostların vardı.
Sonsuzluğa yürüyen
Bir sütun
Rahmet ile ıslandı
Omuzlarda tabutun.
Bir bahar yeşerecek
Yere düşen yapraktan.
Cennet kokusu aldım
Girdiğin o topraktan.
Açılsın şimdi semaya
Eller dua için gerilsin.
Yüz on dört sûreden
Buketlerin derilsin.
Fatihalarla süslenip
Ruhuna gönderilsin…
Kayıt Tarihi : 23.5.2005 19:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şaban dayım... 64 yıllık hayatına bir dünya sıkıntı sığdırabilmiş bir insan... Hayata tutunabilmiş sekiz kardeşin en büyüğü, en uzunu... Bir tek evladı, kızı, Hollanda'da yaşıyor. Babasının cenazesine yetişip gözyaşlarıyla yüzünü gözünü öpüp kokladı ve kimbilir kaç zamandır hasretini çektiği babasının cansız bedenine birkaç dakika gözyaşlarıyla bulanık bakabildi. İkindi namazının ardından Oltu Aslanpaşa Camisi'nden uğurladık onu. Erzurum'da bulunduğum yıllarda zaman zaman ziyaretine giderdim. Severdi beni. Çok özlüyorum dayımı diğer kayıplarımla birlikte... Mekânı Cennet olsun...
TÜM YORUMLAR (2)