Yanlışın en büyüğünü en başta yapmışız
Sonsuzluğa açmışız gözlerimizi
Sonsuz, uçsuz bucaksız dertlere...
Çaresizlik nedir bilir misin?
Önce bir bulut çöker üstüne,
Karla karışık kan yağar gözlerinden
Taziyeler kar etmez olur, kulakların duymaz
Temenniler kifayetsiz kalır,
Kırıp giremez göğsündeki acıyı
Mahvolursun, kahrolursun
Keşkelerle boğuşursun da,
Kimseler duymaz ve görmez seni!
Sonra bir kapı açılır,
İçeriye güneş girer
Heyecanla dönersin kapıya, kim acaba !
Bir de bakarsın ki içeri giren,
Güneşten başkası değildir !
Unutulmak korkusu sarar bir anda,
Dudaklarını koparırsın, Eyvah dersin !
Ama çare yok,
Göz yaşlarını tüketmek boşuna...
Sonra eski anıların gelir gözüne
Güzel ve tatlı anılar...
Hani şu tökezlemeden, düşmeden öncekiler !
Derin düşüncelere dalar,
Zalim yıllara söversin durmadan
Sevdiğin değer verdiğin kim varsa,
birer birer kaybolur,
Kimse kalmaz etrafında !
Aslın bilirsin anlarsın,
Anlarsın da bir şey yapamazsın...
Zevk alamazsın hiçbir şeyden
Nefretin büyür, dağ olur önünde
Doğrulsan da göremezsin
Mecnun misali Leyla'yı!
Ne kadar kazsan ulaşamazsın
Ferhat gibi Şirin'e!
Sonu gelmeyen bir yokuş olursun kendine,
Tırmandıkça yükün daha da artar
Her günaydında yeni bir çileye uyanırsın
Yaşamak için bir neden ararsın,
Yalanlar söylersin kendi kendine
İnandıramazsın bulanık düşlerini
Ömrünün güz mevsimi gelmiştir artık
Her yanın dökülen yapraklarla dolmuş,
Son yaprağın dala tutunuşunu izlerken,
Ölmek istersin,
Onu bile beceremezsin...
Kayıt Tarihi : 21.9.2021 19:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!