Son Veda Busem...!
Babacığım yaşamımda tek sığınağımdı..Yitirişimizden 2 saat öncesi yoğun bakım odasında ölümle pençeleşen-azraile direnen ve bizleri bırakıp gitmeye kıyamayan o değerli yüce insanı son kez
alnından doya doya ve koklayarak öptüm..böyle bir güzel koku yoktu yeryüzünde..bu baba kokusuydu ve bir daha hiç duyamayacağım misk amber kokusuydu.....
Babacığım mübarek ramazan ayının son haftasında, kadir gecesine bir gün kala ve cuma sabahı şafak sökmeden aramızdan bir kuş edasıyla uçup gitti..Yaralı bir ceylan bıraktı, ve ömrünce acımasız dalgalarla boğuşacak deniz gözlü kızını bıraktı ardında.. İlk kez dinlemedi beni.Defalarca seslendim kendisine ne olursun babacığım ölme..bırakma diye yalvardım durdum.. Ya da niyetliysen beni de götür giderken yanında dedim durdum ve dediğim gibi ilk kez dinlemedi beni..Ve onu çok sevdiğimi haykırdım günlerce kulağına..Tatlı masallarla avuttum on yedi gün boyunca onu.. hep yaşaması uğruna güzel senaryolar hazırladım ve sundum ona.. Feryatlarıma hemşireler bile dayanamıyor ağlıyorlardı..ve babamın öleceğini o ecel yatağına yattIğı ilk günden daha bildikleri halde söz birliği edip bana söylemiyorlardı iyi olacak Ali amca deyip avutuyorlardı..
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.