Cımbızla zifiri karanlığın zerresinden çektiğin yüreğimi
Kandil gibi aydınlatmıştı yüreğin
Anlayamamıştım nerden çıkıp geldiğini
Kim bilir hangi dikenli yolun
Engebeli arazinin tozunu toprağını yutmuştun
Beni bulmak için
Nasıl oldu bilmiyorum ama
Geldiğin gibi beni kendine
Anadan doğma âşık etmiştin
Evet
Çırıl çıplak kalbimle vurulmuştum sana
Kefen giydirmeye bile korkuyordum artık kalbime
Toprağa o kadar hasretlik çekerken
Can kırığı hayallerimi
Kar tanesi gibi eritip
Rüyam olmuştun gerçekleşen
Sendin beni kendime getiren
Beni yeniden hayata döndüren
Mutlu bir yuva kurmayı düşlerken
Kara bulutlar
Ayrılığı üstümüze üstümüze yağdırdı
Şimdi sen başka kolda, ben başka kolda
Bu koskoca şehrin manşetlerini birleştiren
İki küçük kol düğmesini oynuyoruz
Kavuşacağımız günü bilmeden
Meğer vuslat denen o illet
Öyle bir şeymiş ki
Bir kayanın altında ezilmek gibiymiş
Ellerini tutmak varken
Rüyalarla yetinmeyi öğrenmekmiş
Vatanı beklerken
Hain kaderin pususunu yemekmiş
Ama şunu bil ki karanfil kokulum
Ama şunu bil ki yangın gözlüm
Ruhuna cezbolduğum hasretim
Elbet bir gün
Değirmen çark edip
Bizim içinde dönecek
İşte o gün
Son nefesimi kollarında verip
Buhar gibi uçan aşkımızın
Peşine düşeceğim
Sakın seni unutacağımı varsayıp
Feryat etme
Umutsuzluğa kapılma sakın
Gittiğim yerde seni bekleyeceğim
Orada bile seni
Kalemin mürekkebi sevdiği kadar
Çok seveceğim
Sen de hep benim sevdiğim insan gibi kal
Ben varmışım gibi dürüst yaşa
Çiçekleri böcekleri
Hatta insanları yine sev
Fakirleri hor görüp
Zenginlerin sahteliğine kanma
Bunlarda benim sana
Söyleyeceğim son vasiyetim…
Kayıt Tarihi : 16.8.2012 01:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!