Yapraklar, ince ince doğranıyor üzerimde.
Saygı görmemiş topraklar, direniyor çehremde.
Uzakta, sefil bir adamın yorgunluğu yaşlanıyor.
Ağıtlar, bugün esir savaşçılar için yükseliyor.
Henüz aşktan kavrulmamış bir yaz akşamında,
Kalplerimiz temiz bir devrimle yan yana.
İnsanlar, göğüslerindeki yangınlarla sokaklarda.
İsyan ediyorlar sana, bana ve dostluğumuza.
Katlediyorlar damarlarımızdaki adaleti ve sevgiyi.
Duygularımız, düşmanca kavgalarla linç ediliyor.
Sen sabaha karşı bir çığlıkla kaçışıyorsun.
Ölmüş aşkımızı uykumuzdan uyandıramıyorsun.
Suçüstü yakalanmış masumiyetin.
Yasallığını yitirmiş haksız gülüşlerin.
Tozu kalmış gözlerinde, seni öğüten geçmişin.
Affetmiyorsun, affedilecek bir yanı kalmamış geleceğin.
Ormanlar üstüne üstüne yürüyor.
Nice insanlar kalmış ki dostluk bilmiyor!
Aldırmıyor yaşanmışlıklara, sessizliğimiz.
Çünkü biliyoruz ki biz vatan haini değiliz!
Son dosyası kapanmamış ümitlerimizin.
Nesli tükenmemiş yarattığımız sevgilerin.
Yalvarıyorum şimdi maziye!
Beni sağ bırakmayacak geleceğe, itme!
Evet şefkatim var, ben suçlu değilim.
İstanbul'a sor, benim kaybolmuş dünyam nedir?
Sesim, neden sokaklar kadar kirli?
Vücudum neden pas içindedir?
Yargılanmış eylemleri bir bir terk ediyorum.
Bedenimi, önümdeki uçuşan günahlara teslim ediyorum.
Saygım kalmadı insanoğluna!
Artık, ömrüm yetmiyor sürekli büyüyen yalanlara.
Yalnız değilim çünkü düşmanlarım var benim.
Ama acizim, hayatım darbelerle eskimiştir.
Düş kırıklıklarım, beni insanlara karşı eğitmiştir.
Namus dediğim örgütlenmiş hayvanlara vakfedilmiştir.
Ve gözyaşlarım, tepinerek
Denizlerde birikmiş, okyanuslarla birleşmiştir.
Kimseleri göremez oldu içim.
Ve saldırgan bir kurdu her gece düşlerimde beslerim.
Ben, sadece iyiliğimiz için yalnızlığı seçmiştim.
Yapılmış iyiliklerin de bir cezası olduğunu,
Öngörememiştim.
Sormayan oldu mu?
Ben kimim, neyim, ne isterim?
Şempanzelerle neden dans ederim?
Kalabalıklarca sarılmış baygınlığımda,
Tanrı'ya neden itaat ederim.
Çünkü biriktirdiğim bir hasret var ruhumda.
Ölümümü işte bu yüzden beklerim.
Doymadım, sizlerden işitemediğim yalanlara.
Gülüşlerimi saklayamadım yaralarıma.
Bir parça yıldırım, yorgunluğumu dindirecek.
Korkarım ölüm bugün de ruhumla kesişmeyecek!
Seçimler yaparım üzgün bulutlardan yana.
Kaldırımlar yeşil ayaklarımın altında,
Hep paydos saati küsüyorlar bana.
Ama yolların coşkusu benimle daima.
İlerliyorlar ölüme, kalbimle yan yana…
Boynuma bağladığım geçmişim sıkıştırıyor beni.
Yürüyemiyorum artık!
Neşelerim, eşkıyalarca işgal edildi.
Kalbimin kömürü ve benzini işte bugün tükendi!
Yaşamak görünmüyor,
Seni unutmuş gözlerimden.
Ve son bir damla cesaretimle,
Yetişiyor ellerim, çocuk gülüşlerinden.
Son kez sarılıyorum dünyaya,
İnsanları sevmeden!
Edip Ferhan Çiftci
Kayıt Tarihi : 14.4.2022 08:29:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Edip Ferhan Çiftci](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/04/14/son-sahne-yalnizligimin.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)