uzun zaman sonra köşe başlarında
çabucak kuruluveren çemberin ortasında
yaz akşamlarının ceviz yaprağı kokulu saatleri var.
terli yol kenarları, hızlıca geçen yağmurla
üzülüverirlerdi.
bense kendimi, şaşkın şaşkın bakarken etrafa
kabahati yeminli olmanın
eşdeğer ve güdümlü zeka sorularına yanısıra
kendini adamış olarak
yada kendini adammış sanarak
zor zenaat
kıt kanaat düşünmeye vurmuşum.
yorgun, arsız, suçsuz ve hatta
masum olarak çıktığım bu yokuştan
sessiz, sakin, burçsuz ve belki
hinli olarak inebilmişim.
yasak, sanki damarlarımdan
inişe geçen tayyare gibi üstüme doğru
barikatlar ve çelenk korcasına önlerime
gürültülü biçimde birebir
saldırıyor.
hadi tasdiklesek,
veyahut üstüne çizik atsak,
neyi değiştirir yaşlanmaz oluşumuz.?
neyi değiştirir ki
kabahati omuzlarına yüklü ceset gibi
yaşayan katilin ömründe bir kez bile cesaret edemediği
sessizlik dogması!
arsızlık dizboyu denir.
burçsuz oluşu da meyvesiz ağaçların
taşlanmamasının bir başka sebebidir.
Kayıt Tarihi : 5.6.2004 22:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!