Bana bir Camel alırsan eğer sana son iki yüzyılın en büyük şiirini okurum.Geçen akşam yazdım,
Derinlemesine araştırma laboratuvarının tuvaletinde öksürürken.
Uzun bir şiir olduğu söylenemez ama 4500 lirana değer,bunu garanti ederim.
Aslına bakarsan her şeyine değer ve eğer şansın varsa dünyan değişir.
Tuvalette öksürürken işte...........
Emniyet sarayının elektrik yüklü bokları arasında....
birden aklıma geldi son iki yüzyılın en büyük şiiri;
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
biz şiir seven arkadaşlar oturduk bu şiire yorum yapmaya karar
verdik tam o sırada gözümüze bir video ilişti izledik hepimiz kahkahadan kırılınca dedik ki şiire yorumu geçelim bu videodan sonra büyün ciddiyetimizi kaybettmiştik çünkü ve yorum değilde bir tafsiyede bulunalım dedik şiiri bırakıp bir site blok türü bi şey açsanız şöyle çocuklar için eğlenceli videolar felan, hem sizden sonraki sancaktarlar :) içinde güldürecek malzeme olur... (: :)
vurmaya ne gerek var!.. artık liberaller tedavi edilebiliyor ..
on gün süreyle günde iki sefer fırdöndülüyü popodan enjekte etmek kafi :))
liberalleri vurun :))
@..
DENGELER ADINA
Yaşasın Konfederasyon Yaşasın kamçılar ve köleler
çünkü siyahları sevsem de
LINCOLN'in bir yalancı olduğunu biliyorum
dengeler adına vuruldu kim vurulduysa
çiftçiler, Marlyn Monreo, Bağdat
dengeler adına bırakıldım kendimle başbaşa
burada, şehremini'de
ve bir hallaç pamuğuna dönüşmüş olarak
kimim ben
nereden gelip nereye gidiyorum
bunun ne önemi var
Mossad besliyor kafka'yı
ZEN'i Amerika finanse ediyor
çünkü hepimizi uyuşturup
ortadoğu'yu ateşe vermek istiyorlar
ikilem,
üçlem ve dörtlemler
alternatif çöplüğüne döndü
üçüncü dünyanın beyinleri
'Hiç Akletmez misiniz? '
'Hayır etmeyiz...'
felsefenin soysuz çarkına teslim ederiz ayetleri
öyle büyüttük öyle büyüttük ki felsefeyi
eylemide aldı içine
ve ateşler içinde,Bağdat'ın orta yerinde
çırılçıplak kaldık işte
dengeler adına silahsız
dengeler adına şahsiyetsiz
miskin, geveze, entellektüel
dengeler adına vurmadı bizi
kim vuramadıysa
dengeler adına şair yaptılar bizi
HAKAN ALBAYRAK
bütün kaleler düştü
bütün bayraklar indi
bütün cephelerinde yenildi kainatın
fakat insanlar
usulca yaklaşıp son nefesinden
kalan ize bakın:
A L L A H
ve elbette yenilmedik…
Kerbela Sevgilim
hadi git bakalım
o eski şarkıda ki kız gibi
firavunların kollarına at kendini
ibrahim’in yarasını deş
hadi git bakalım
sancağın düştüğü yere git
şarap iç
gül ve oyna
..............
Hakan Albayrak(peygamberin düşmüş sancaktarı şiiri)
Hakan abi kuru ekmeğiyle,zamanın dervişi,mücahidi,devrimcisi,militanı ve en keskin kalemli şairidir.(parazitlere ölüm,intihara selam duran yavşaklara ölüm.HAKAN ALBAYRAK)
Hakan Albayrak
bu ülkede kalemini satmamış bir kaç don kişottan biri
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta