Anneciğim
Gül diye diye sana
Binlerce gül ile koştum
Çünkü Şehzadebaşı toprağında
Terk-i diyar etmiş bir gün önce
Gün Doğmadan hızır bir şair
Bundan kelli durur muyum
Kırmızı bir şafak için ben de
Sana gül diye diye koştum
Sürgünden fecir devletine
Tâ ilk beşikten bayraklarla
Sütbeyaz dirilişe koştum.
Evet! Gül koşa koşa
Beyaz sesli en güzel ölüme
Ağaç atlara bindim de koştum
Hiç kirlenmemiş sevdalara
Bembeyaz kızlara koştum
Heybenin birinde ben
Diğerinde biricik kızın:
Gülbacım. Bacımla
Sularına gark olduğum
Çatal Armut toprağına
Çiçekli’den Çötelli’ye
Hatun Ana köylerine
Sılaya/ rahmine koştum
Cıbıl cıbıl yunmak için
Bengi pınara koştum
Yundum salavatlarla
Çıktım ki tertemiz;
Yumurtası tavada
Dağlara tepelere
Ankara vasıtalarına
Yani ki İstanbullara
Leyleklere koştum.
Anneciğim
Biliyor musun
O gece şiirlerden
Evin Ölümü çıktı karşıma:
İlkin, evden anne gidermiş.
Çamaşır iplerinde bile
Ağıt başlarmış o zaman
O zaman yıkansa da
Kirli kalırmış çamaşırlar
Bir vakitler kapıyı
Açarken anneler
Evin kapısını,
Şimdi yokmuş
Kapayacak
Kimseler.
Anneciğim
Okudum bunları ve
Açık seçik gördüm;
Kanımı emiyordu kurtlar.
Etimden koparsam bile
Bu sefer de çoğalıyorlardı
Yoramadım düşümü hayıra
Alman Alman şaştım kaldım
Daldım soğuk sularına Berlin’in
Bir sabah, işte o kuşluk vakti
Kafesteki kuşlar gibi
(İki ay beklettiydik seni
Gülyüzünü güldürdüydük)
Sonunda sen... pırr..!
Bu rebiü’levvel ayında
Bir melek gibiydin sanki
Küçüldüydün beş yaşına.
Bir bebek gibiydin sanki
Ayşe çocuk kız gibi
Ne güzeldi ellerin.
Anneciğim
O koca herif! babam!!
Hiç beklemiyorduk bunu
Senden evvel gidiverdi.
Dolaplarla dönen
Çekmeleri ne çok
Oyuncak dünya
Evimizden.
Anneciğim
Biliyor musun?
Sen yatarken hastanede
Söylediydim sana ya gittiğini...
Hiç ama hiç duymadıydın beni
Duymak istemediydin belki de
Kaçırıyordun benden gözlerini
Acaba neden anneciğim..?
Ne dediysem sana
Anlayamadın anneciğim.
O vardı gene; nüksetmiş o kene.
O huysuz şey; beynindeki
Lezyon mezyon isimli o yara.
Zannımca anneciğim gökten
Semavi bir armağandı o sana
Çünkü ölümün ayak sesinden
Ürken bir ahu ceylandın sen
Çünkü ölüm lebbeyklerini
Kondurmak istemezdin asla
Çocuk leblerimize.
Ben de güya
Malkoçoğlu Cüneyt
Savulun Battal Gazi
Mukallit şaklaban artis
Üç evladını toprağa vermiş sana
Kaç kerre ve hem defalarca
Ölüme hazır olduğunu söyleyen
Talakacı babamla birlikte
Ölümden bahis açardım.
Fakat gerçekten
Sözünün eriymiş babam!
Sen öleceksin diye her gün
Başında beklerken biz anneciğim
Sana hep sen sus! diyen o koca herif!
O Eyyup Sultan! O doksanlık bayraktar!
Hiç kimselere sezdirmeden Ya Allah..!
Kostantin keferesinin alayına
Saldıraya geçmiş.
Anneciğim senden
Tam on iki gün önceydi ki
Rebiülahirin on ikinci cuma gecesi
Hastaneleri, hapları, doktorları ve hatta
Dünya Sağlık Örgütü denen o aşifteyi
Bir huruç vakti karalama kağıt gibi
Pıstırmış basmış çöpe.
Doğrusu bizi çok şaşırttı
Biraz çaktırsaydı n’olurdu sanki
Ona da sana sarıldığım gibi
Son bir kez sarılıp da
Dönerdim gurbete
Evladımın yurdu
Berlin’e.
Ne sandıydın ya anneciğim
Sen ki bir ömür, bir gün olsun hiçbir şeyde
Değil mi ya geçmemişsin babamın önüne
Ölürken tersi mi olacakmış
Hiç olacak şey mi bu!
İyi bilirsin ki biz hepimiz
İslamız. Bizde imam
Erkek olur. Er kişi hep
Önde durur.
Babam o son gece
Restini çekmiş ıvırzıvıra
İşte biz evlatlarına bile:
Sonu ölüm değil mi oğlum
Bırak beni demiş ağabeyime
Tevekkeli bana da telefonda
Ne dedi biliyor musun?
Bir teşt bal yiyeceğim Binyami!
Şeyhimin hazırladığı aşlardan
Eve varır varmaz yiyeceğim.
Ağabeyimle ben güldük tabi
Sen misin gülen buna:
Öldükten sonraydı ki anneciğim
Ne yaptı biliyor musun?!
Bana bir tokat aşketti:
Açık denizleri fethe çıkmış bir
Bir Barbaros levendi gibi
Göğsümde, gül gibi kabaran
Şu muskayı taşırım gayri:
Geceydi...
Babamın yadigârlarına
Yürütüldüm kitaplarına
Falan ayet, falan sure...
Bal Suresi yazmış derviş
Küçük Mushafı Şerifin
Açar açmaz görünür
En tepesine!
Anneciğim
Keramet... Sır...
Kun ve yekun... Oldu bitti...
İşte babam bir sıra sırlı şeyler bıraktı
Seni de çekti peşi sıra aldı gitti
Sevenler ayrılır mı ya!
(Ayrılık ölümden beter)
İşte ayrılmadınız...
Bir kış günü develerle vardıydın
Çötelli’den Çiçekli’ye allı gelin nazlı gelin
Gelin Bacı dedikleri sendin ya anneciğim
Dilerim Cenab-ı Mevlaa’dan
Ölümün de bir düğün olsun
Azmi, Sinan, Mustafa...
Ölmüş öncü çocukların
El çırpsın mutluluğuna
Hepsi şahidin olsun!
Davul, Genç Osman’ı gümbürdesin
Zurna, ağırdan karşılasın düğün alayını
Babam, yeşil duvağını tekbirlerle açsın
Salavat getirsin tüfenkler göklerin bâlâsına
Borular ötsün: Kızıl Elmaya! Kızıl Elmaya!
Ve Mimsiz Kur’an anneciğim
Süt beyaz o Kevser
Bengi suyun olsun!
Şimdi bütün yağmur gagalı küçümen kuşlar
Senli senli camlarımda tıkırdıyor anneciğim
İşte ümmi dilinden defterime düşürdüğüm
Ninniler, türküler, maniler:
Lailahe illalah seleler sesi
Muhammed resulullah arşeler gölgesi.
Allahım hu
Kalbimi yu
Bildiğim bu.
Sorgu suale gireceksin
İğneden ipliğe sual vereceksin.
Değirmene vardım derdimi yanmaya
Değirmen başladı tır tır dönmeye.
Hastane suyu ılıman akar
Elimi yusam elimi yakar
Sılada yavrular yoluma bakar.
Hey kız sinin geliyor
Sinide neler geliyor.
Çötelli bir ocaktır
Suları ılıcaktır
Çötelli’den yar seven
Cenneti bulacaktır.
Ve işte bunlar da senden
Son günlerinde tekrarladığın
İman tahtama yazdığım kelimeler:
Evet! Doğru! Haydi..!
Ah! Ben hiç küşüm çekmedim
Şüphe etmedim anneciğim:
Hay’dan geldim Hu’ya giderim
O’ndan geldim O’na giderim
Allah’ın emri gelir:
Ölürüm...
Hasret biter, ayrılık biter
Bir şair bebeğe ninniler söylersin
Kucağında uyurum uyurum uyurum...
Gül ile başladıydım şiire
Sonu dahi bitsin gül ile:
Güle güle anneciğim!
Güle güle anneciğim!
Güle Güle..!
Bünyamin Özdemir 2
Kayıt Tarihi : 14.2.2022 13:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
17 Kasım 2021. Çok beklemeyip babama on iki gün sonra kavuşan anneme.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!