adın son bozgun olur bende
yitirilmiş bir kalenin hüznüyle
yada kaybedilen bir şehrin acısıyla değil
son bulan bir imparatorluğun matemiyle
yıkılmış sarayların çaresizliğinde
sultanları asılırken dolunaysız gecede
sürgün yiyen halkın gözyaşındayım
yağmalanmış her yüreğe sinmiş kokusundayım
talan edilmiş mabetlerinde
katledilmiş, her düşün sabahında
aynı acının hüznüyle uyanmaktayım
sallanan her kılıcının kininde sen
toprağa dökülen her kan damlasında ben
şehir şehir işgalin adı sen
gömülen her masum beden de biraz daha ben
ben, her zamanki gibi bir Osmanlı hülyasıyken
bir lale busesinin yangınıyla
çağlar boyu hem tutuşup hem kül eden
bir şehzadenin sevdasıyım
ve sen
adın tarihin sararmış sayfalarında
son bulan bir imparatorluğun adıyla anılan
adın son bozgun olur bende
batan gemilerimle birlikte
gömülür okyanusların sessizliğine
ambarlar dolusu açmamış sevda tomurcuğu
oysa senin limanlarına sığınmıştı
sandallara yüklediğim güven mimozaları
bir son bozgunda onlara düştü
sakladığım ne kadar sanduka varsa
ayyuka bir gecenin körlüğünde
denizlerinde alabora oldu
ve batmak beklide burada bana buldu
oysa aşkın diğer adıydı
suyun kalbinde ateş gülleri yakmak
bir lalenin busesinde yangın olmak
yanmadan önce yakmaktı
sevginin görülmeyen fecirli yüzü
ve sönmek sende mana buldu
evrenimden çalınan güneşle
karanlığın dehlizlerine yazılmam ile
adın son bozgun olur bende
düşlerinde taç mahali yıkılan şah-cihan misali
rüyalarına düşman uyanmak
hayallerini devşirmek leyl geceden
intihara gün saymak bu bendeki
adını senin koyduğun, yolculuğun
hecelerini yetim bırakmak
satır satır bir duanın iniltisini yazmak
kanatsız bırakmak kelebekleri
tırtıllara haram kılmak artık sayfaları
unutmayı esrar misali çekerken ciğerlerime
Baba Vanga kehanetindeydi izlerim
yalanla örselenmiş bir masalın
yırtılmış sayfalarındaki muammasıyla
senden, sen olmayan bir senle nefeslenirken
inci bir ezginin hülyasına sarılıp
desen desen rüyalarını süsleyen
bir sevda hikayesinin yazgısındayken
uyanmaktı, taç mahalin yıkıntılarında kaderim
adın son bozgun olur bende
Şems’te solunca umutlar
solar pervanede ateş semazenler
bir lale kıvrımında kaybedince yörüngesini
kıyametine gün saymaktı
ekseninde çatlayınca siyah bir ebru
hükümsüzdür artık yolda durmaya
tek bir ateş böceği yeter kor olmaya
geceden büyük bir karanlık saplanır yolcuya
gitmek düşer sayfalara
‘’gitmek sana yakışırdı,
kalmak ise bana. ‘’
yazmamıştır şair bu satırları
yazdırılmıştır aldatılan odalarda
köle niyetiyle bağışlarken kendini
sevgiye gebe dudaklarda
bir ateş tutuşur yanılgı aynalarında
mahcuptur mehtap söz bıraktığı sularda
tutulmamış her söz yazgılarına
mor mürekkepler kan ağlarcasına
yazılır, bir ihtirasın soluğuyla
adın son bozgun olur bende
inandırılınca bir şair hecelerinde
Kaf dağına gidilmeyeceğini hülyasıyla
solar; kardelenler , nergisler, menekşeler
siyah-beyaz gökkuşağı, üryan heceler
ve çalınmış esrarın izlerin de ben
kalem, ilham yoksulluğunda cebelleşen
sensizliğe nefeslenmeye mecbur bıraktığın esin
bütün limanlarımı yaktın sessizce bir gece
son bir umudu kalmıştı tayfalarımın
deniz fenerlerin yıkıntılarında kaldı düşlerim
her gece dalgaların koynunda uyudu gemilerim
müebbet bir fırtınaydı kaderim
batmak biçilmişti sandallara
yasaktı bundan sonra kıyılarında,
demir atmak, gözlerine dalarak
yasak topraklarda çiçeklendi saadet-bahşım
ellerin hecesine düşünce adın
haram kılınır dilime
adına düğümlediğim dualar
adın son bozgun olur bende
artık nisan yağmurları intihardır
yanarken karanfiller düşlerimde
tırtıllar yabancı bir mevsimin habercisi
oysa çoktan yazdırılmıştı şaire
‘’yanılgılar katranlı rüyalarda filizlenirken
‘keşkeler’ dilimde tespih misali
ömrümden çekiyorum yasaklı hallerimi
bilinmezi dilenirken zamanın paslanmış yüreğinden
belki küseceğim,
bu satırları sileceğim
beklide ezberleyip’’
ne silebildi, ne de ezberleyebildi
seyrederken yanılgı aynalarında kendini
zamanın katliam yüreğiyle
hayatın küf kokan unutulmuşluğunda
yankılanır yalancı aşkların uğultusu
sessizliğe yırtılır hakikat
kaybolur gülüşlerde bir hayat
zehrin şerbeti hecelerinde tat
gözlerinde ölüm kuyuları kat kat
defnedilir meczup unutulmuşluğa
lale busesinde bir aşk
hükümsüz bir kalem
ışıksız bir yürek
bilemezdim,
soluklanırken saadet ikliminde
adın bu yüreğin
son bozgunu olacak diye
bilmezdiim
Şiirin fon müzikle birlikte resimlerine kişisel web sitemden ulaşabilirsiniz:
destekleriniz için teşekkür ederim.
www.fethullahgumus.com
Fethullah GümüşKayıt Tarihi : 25.4.2010 10:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fethullah Gümüş](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/04/25/son-bozgun-2.jpg)
Tebrik ediyorum.
Tebrik ediyorum.
Tebrik ediyorum.
TÜM YORUMLAR (78)