Batı deyince batıran, sömüren gelir aklıma,
Medeni imişler, anlatın benim şu sakalıma.
Serveti çalışıp üretti denilen bu topluluk,
İncele bak, temelinde var yağma ve çapulculuk.
İtirazları duyuyorum, ama emin olunuz,
Hep sömürü olmuş, takip ettiğiniz tek yolunuz.
Siz, Selahaddin Eyyübi’yi kaç defa kandırdınız?
Anlaşmalara uyacağınıza inandırdınız.
Kağıt üstünde kalmıştı, yaptığınız her anlaşma,
Katliam üstüne katliam, yağma üstüne yağma.
Endülüs’te katliamlar yapmıştı dedeleriniz,
Yağma servetler ile imar oldu beldeleriniz.
Şimdi servetleriniz bol, sermayeniz dağlar gibi,
Kurutuldu bizim servet kazanlarımızın dibi.
Hep yağmaladınız, Afgan’ı, Hind’i, Çin’i, Mısır’ı...
Servetlerinizin kökü yağma, budur işin sırrı.
Kaç asır geçti, bakın hiç değişmiyor haçlı ruhu.
Yağmalanan ülkeler tez unutuyor bu güruhu.
Geri bırakılmış ülke insanı sizlere köle,
Katledilen müslümanlar anlatsa, gelse de dile.
Afrika, Asya, Avustralya... Kaynakları yuttunuz.
Savunmasız halkların soyunu nasıl kuruttunuz?
Unutulur mu Afrika’nın müslüman zencileri?
Asırlarca köle yaptınız, o siyah incileri.
Ne sebeple yakılıyor şimdi Irak, Afganistan?
Yaptığınız şu vahşetlere sızlamıyor mu vicdan?
Terör ve katliam suçunuz çok, biliriz sizleri,
Sömürü ve yağma geleneğiniz hala dipdiri.
Zayıf bulunca bize de çullanırlar iyi bilin,
Bahane uydurmak çok kolay, kemiği yok ki dilin.
Batı hayranları, iyi düşünün, gerçeği görün,
Haklı çıkmam bizi kurtarmaz, her şeyin bittiği gün.
(İstanbul:27.05.2004)
Ekrem ŞamaKayıt Tarihi : 1.9.2004 23:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!