Siyah kirpiklerinde terk ederim dünyayı bulutlarda dolaşırım gözlerinin sisinde.
Ve ilk gençlik aşklarımı hatırlatır gülüşün.
Dudaklarında temize çekerim öpüşmelerimi.
Kıvrak kalçaların depremler yaratır gönlümde.
Yok olmak isterim teninin her yerinde.
Davranışların şaşırtır bazen Meryem ana gibi dindarlığın.
Oysa anlatmak isterim balığın niçin gemiye alınmadığını,
Nuh tufanında karganın niçin geriye dönmediğini terk ettikten sonra gemiyi,
Sonra pişman olurum bunları yazdığıma, kendin öğren isterim emeğinle, bilginle, ben senle sonsuz zamanı yaşamak, boşluk denen ölüme koşarken sıcaklığında yaşlanmak isterim.
Biliyormusun kaç gündür başımın döndüğünü, kaç gün geçtiğini son öpüşmemizden, kaç ayva sarardığını, kaç gülün solduğunu içerimden,
Her selamsız geçişinde kaç bıçak saplandı yüreğime.
Bir oyun mu yoksa oynadığın küçük çocukların belleğinde, harman sürerken düvenle, sap parçaları batardı.
Ayak parmaklarımın yumuşak yerlerine, ağlamasın diye bandırma verirlerdi, küçücük ellerime ve ağustos sıcağında üşürdüm.
çardak gölgesinin serinliğinde.
Buram, buram toprak kokardı yağmurdan sonra kokunu ta o zamandan hatırlıyorum.
Sesini Nuh'un gemisinden vücudunu ilk tanrıça isis'ten ve sana geldim, tüm zamanların yitik kentlerinden istersen un ufak et, kederinin hiddetinden veya sev, yücelt gül et, aşkıyım demetlerinden...
Kayıt Tarihi : 20.8.2020 16:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!