Devrin zenginliğini sunsa da ehil olmayan gönül
Çekildi perdeler camda görününce karagül
Mavi sanırdım rengini kapkara ben mi yanıldım ne
Ne yaptın, güvercin uçuşlu bulutların nerede
Neden kararmış yüreğin
Ölü toprağımı serptin
Yüklendiysen rahmeti nerede yıldırımların
Battığı yerden gelen sönük solgun ışıkların
Gözlere çektiği sürmemi karalığın
Fakirin kuşağında ekmek kırıntısı
Gönlü deliyor süzgün bakın tısı
Ay koynunda çoban uyur koyun uyur
Taht sandığı koltuğa kurulmuşta oturur
Her yere uyum sağlar hin oğlu hindir o
İnanmayın ona bukalemun denilen mahlukata
Her devre uyar gönle nişan koyan
Gönül alçaklığı ile yerden selam veren
Fakirin ekmek kırıntısında gözü olan
Solgun güneşe binmiş geliyor mağrur Melike
Pasifik ten Baltıktan Manştan
Anlamsız iç kavgalarına teslim olmuş
Kara atlas üzerinde diz çöküyor Süleyman
Eğilmiş başlar eteğe yerden selamkârhaneler
Yürekler çoraklaşmış oynuyor ker haneler
Güneşin battığı yerden geldi dominyon başı
İpte istirahat eden Vaha binin naşı
Sönük ölü ışıklı batı güneşi
Almış kucağına uyutuyor güneşin doğduğu yeri
Asyayı Afrikayı Latin ülkelerini
Kul kapısını hak kapısı görenler
Matem örtüsü ile sarıldı düşünceler
Derin uykusuna yatmış çöller vadiler
Kuytularda oynaşıyor gölgeler.
Kayıt Tarihi : 24.5.2008 14:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!