Şöhret salyaları o küçük kareye sığabilmek için gereğinden bulandırıcıydı,
Aklım almaz, gözüm görmez, fikrim bulanık.
Taşıdığı gereksiz yüzlerce kaftanı bir fakirin sırtına dayanarak göklere çıkarken,
Gözlerim görmez, aklım alır, midem bulanır.
Eğilip nehrin serin sularına bir yudum içmişti ceylan,
Fısıltılarla ağaçların arasından yıldızlara değin uzanan çığlığıyla bir kuşu vurdu avcı,
Mermi sapmaz, hedef doğru.
Gözüm görür, aklım alır, gelmez elimden bir şey.
Yuvarlak bir yerkürede güneşin etrafında ateş topu yavaşça söndükten sonra,
Yeşille mavinin seviştiği o ilk günden bu güne yuvarlanan her senenin hızında,
İki ayağının üstüne doğrulan her beden bunu yıprattı,
Kıvrımlarında haset, fitne ve nefret vardı,
Eğilip nehirden serin sulardan bir balık yakaladı pençesiyle,
Buna mecbur,
Körkütük sarhoş bir kurşun avladı bir ayıyı kürkü öylesine müthiş,
Elim, gözüm, gönlüm ve elbet fikrim almaz,
Dünya küçük.
Hükmetmek öylesine büyülü ve arzu doluydu ki,
Buna din dediler, millet dediler ve bilmem ne dediler,
Biz olabilmek için kan döküp,
Siz olan her şeyi mahvettiler.
O uçsuz tahtın en başına alkışlarla çıktı muhterem kudretli,
Sonra neden ben değilim diyenler ayaklarından tuttuğu gibi yerle bir etti,
Ben dedi insan.
Olanlar ondan sonra oldu.
Nehrin serin sularından bir yudum aldı ceylan.
Onun için dünya hala aynıydı.
Kayıt Tarihi : 9.2.2015 19:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!