Günde kaybolup, arta kalmışım.
Akşam güneşi gibi,
Gelip almışım soluğu bir akşam kahvesinde!
Yan masada, üç beş emekli,
Hayattalar halen ve geçim derdinde…
Önümde bir gazete,
Tarihi var, yarın kaybolmak için.
Yazıyor, bir köşesinde.
Tıpkı ‘ben’ gibi, kalmış bugünde.
Sonra çay da tatsız,
Deminden değil, bayat düpedüz.
Kalmış, sabahın seher yelinde.
‘Sesin nerde sesin?’ diyor ya şair;
Soğuksa soğuk, ne olmuş yani?
Hiç mi kar yağmamış sanki,
Hiç mi saçıma özenmemiş ceketimin rengi?
Hiç mi mızrak batmamış gözümün körüne?
Kapalı alanda sigara yasak,
Açık alan diye bir şey de yok zaten,
Zindan desen değil,
Mahzen desen değil,
Ve hürriyet değil, kat’i surette.
Yağmur yağsa ısınır biraz,
Yağmuru sevmem.
Soğuksa soğuk, ne olmuş yalnızlık!
Sonra toprak geliyor aklıma,
Burnuma;
Toprak kokusu.
Ruhuma;
Ölüm korkusu.
Lokomotifinin üstünde simsiyah duman tüten bir kara tren,
Fırından yeni çıkmış, dumanı üstünde bir ekmek…
Toprağa düşen ilk damla, sıkılan ilk kurşun…
Hava soğuksa soğuk, ne olmuş yani?
Hiç mi kaybolmamışız güpegündüz?
Hiç mi yanmamış, hiç mi kavrulmamışız sanki,
Yalınayak…
Bir de gözlerin kaldı bugünde, bugün de!
Bakıyorlar bana kara trenden,
Ekmek buğusundan ve manşetlerden...
Kulağıma sesin geliyor, gaipten.
Adın; surda yankılanıyor usumdaki kıyamette.
Soğuksa soğuk, ne olmuş yani Cehennem?
Hiç mi görmemişiz dünyada, yanmamışız ateşinde!
Çizgili Mavi
Kayıt Tarihi : 7.12.2024 09:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bugün seni kolundan tutup götürdüler, gözümün önünde... Sen gittin, ben yerlerde sürüklendim. Gidişini, ağlayarak, seyrettim.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!