Sofulu Meyhanesi Şiiri - Nebi Ünler

Nebi Ünler
1703

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

Sofulu Meyhanesi

(26.05.2000 – 22.05 Yarım kalan bir eğlence gecesinden...)
..
Ahırdan bozma bir mekan,
Saydım tam sekiz masa,
Duvarlarda asılı duruyor;
Koyun, köpek, birde kaval çalan bir çoban,
Birde Atatürk resmi asılı.
Meze ve içki dolu bir dolap,
Bir org ve bir bağlama çalan iki genç,
Hoperlörün cazırtısında kaybolmuş sesi,
Ortada ciyaklayan siyahlar giyinmiş bir bayan,
Sadece arkadaşları ilgilendiriyor dekoltesi!
...
Baş köşe muhtar masası,
Jandarma komutanı yanındaki masa da,
İki masanın ortasından ayrılmıyor siyahlı bayan..
Biz üç bankacı oturuyoruz karşı köşede,
Dört dönüyor çevrimizde iki genç garson...
Patron getiriyor bizim mezeyi,
Arzumuzu soruyor...
Yok, yokmuş bu meyhane de,
Kralı sizsiniz bu gecenin diyor,
Kısılmış gözleriyle..
...
Gürültüden uğuldayınca kulaklarım,
Çıkarıp kalem kağıt, başlıyorum yazmaya,
İkinci dörtlüğün sonunda bir ses! ...
“Borç listesi mi, yoksa aşk şiiri mi yazıyorsunuz…”
Cebime sokuyorum kâğıt kalemi
“Özür dilerim” diyor o bayan
Önemi yok bozulmadım dedikçe
Tekrar tekrar özür dileyip,
İsteğimi soruyor benden
Mükünse “Emmioğlu” diyorum kurtulmak için.
Adanalı işi iki susuz kadeh ardı ardına
Üzerine birkaç kaşık yoğurt
İki dilim tuzlu limon...
Anlamıyorum müziğin gürültüsünden
Bir kelimesini söylenilen şarkının.
Kaldırıyor Sıtkı’yı oyuna
Vezneci Mehmet’in göbeği formunda bugün
Helası dışarı da Samanyolu galaksisinin
En kral meyhanesinin...
Diyorum beni bırakıp dönün dönecekseniz
Mutlaka gideceğim ben
Bir şarkıcı daha var mış, daha da güzelmiş,
Üstelik kalkılırmıymış
Dansöz’ü seyretmeden
Ödüyoruz hesabı...
...
Sofular da meyhane
Benim gibi biriyle
“Felekten çalınan gece böyle olurmuş... “
Öyle diyor arkadaşlar çakır keyif
Bana göre değil buralar...
Umurumda değil böyle yerler...
Orada da sen vardın aklımda benim
Sesin vardı kulağım da, hasretin vardı
Yüreğimi kanırta kanırta, kanatan
Bir daha tövbeler olsun gitmem böyle yerlere!
....
Adanasız, 03.011.13 02:40 Y.Y. (Karalamalar dan düzeltmeler)
...............
BİR SOFULU HİKAYESİ: Banka da çalışırken servis elamanımla, vezneci arkadaş anlaşmışlar... Bin arabaya dediler, mesai biter bitmez... 10 dakikaya geliriz... İlçe Merkezine 30-40 km. bir mesafe de bir köye yakın açılmış, gazino dedikleri ahırdan bozma bir mekan... bir masa Jandarma komutanına, yanındaki masa muhtarlara, iki masa da çevre esnaflarına biz ayakta kaldık... bir küçük masa uydurdular biz üç kişiye, tam hoperlörün önüne... o zaman rakı içmeyi bırakmıştım arkadaşlara ben gazoz yada meyve suyu içerim diyerek inat ediyordum içmeyecektim... bir şarkıcı o masalarda söyleyip duruyor, ama hoperlör beni çok rahatsız ediyordu... çıkartım kalemi peçeteye birkaç dize yazarken o gürültüyü duymaz olmuştum... kulağıma mikrofonu tutan parmakları dokunmasa duymayacaktim... "Borç listesi mi, aşk listesi mi yazıyorsunuz..." diyen şarkıcı ya baktım... kağıdı büküp kalemle birlikte cebime koyarken özür dilerim hoperlör rahatsız ediyordu dedim... “asıl ben özür dilerim, incitmek istemedim falan filan.... şarkıyı kesti... ille bir şarkı isteyin beni affettiyseniz deyince Ferdiden üç şarkıdan birini söylerseniz diyerek kurtuldum... Doldur lan memet su katma... bir dikişte... ikinci kadehi kendim doldurdum... bir sanatçı ve bir dansöz de varmış geride dedim ki beni eve bırakın gelecekseniz geri gelirsiniz... hayatımda ilk defa eve sarhoş girmiştim o gün... yani dost demem o ki ben şiir yazarken bir başka boyuta geçiyorum... şiir bitince sanki rüya dan uyanır gibi unutuyorum yazacaklarımı ve yazdıklarımı...
..... x x x.....

Nebi Ünler
Kayıt Tarihi : 26.11.2014 05:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kimden: Yılgın Yağmur (Bay, 55) Kime: Grup: Kayıp Aşıklar Durağı Tarih: 3.1.2013 02:40 (GMT +2:00) Konu: SOFULU MEYHANESİ SOFULU MEYHANESİ Ahırdan bozma bir mekan, Saydım tam sekiz masa, Duvarlarda asılı duruyor; Koyun, köpek, birde kaval çalan bir çoban, Birde Atatürk resmi asılı. Meze ve içki dolu bir dolap, Bir org ve bir bağlama çalan iki genç, Hoperlörün cazırtısında kaybolmuş sesi, Ortada Ciyaklayan siyahlar giyinmiş bir bayan, Baş köşe muhtar masası, yan masada komutan, İki masanın ortasından ayrılmıyor siyahlı bayan.. Biz üç bankacı oturuyoruz karşı köşede, Dört dönüyor çevrimizde iki genç garson... Patron getiriyor bizim mezeyi, Arzumuzu soruyor, Yok yokmuş bu meyhanede, Kıralı sizsiniz bu gecenin diyor, kısılmış gözleriyle.. Gürültüden uğuldayınca kulaklarım, Çıkarıp kalem kağıt başlıyorum yazmaya, İkinci dörtlüğün sonunda bir ses! ... “Borç listesimi, yoksa şiirmi…” Cebime sokuyorum kâğıt kalemi “Özür dilerim” diyor o bayan Önemi yok bozulmadım dedikçe Tekrar tekrar özür dileyip, İsteğimi soruyor benden Mükünse “Emmioğlu” diyorum kurtulmak için Anlamıyorum müziğin gürültüsünden Bir kelimesini şarkının. Kaldırıyor Sıtkı’yı oyuna Mehmet Çelik formunda bugün Dansözü beklemeden ödüyoruz hesabı Sofularda meyhane Felekten çalınan gece böyle olurmuş Öyle diyor arkadaşlar çakır keyif Sen vardın aklımda benim Sesin vardı kulağımda, hasretin vardı Yüreğimi kanatan Bir daha tövbeler olsun gitmem böyle yerlere

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!