Eskiler bilir, Sobanın başı huzur kaynağıdır.
Evin sosyalleşme yeri. Aile terbiyesinin dersliğiydi soba başı.
Akşam eve gelmişsin.
Annen yakmış şöyle gürül gürül. Dışarının soğuğunu unutur. İliklerimize kadar ısınırdık.
Tepesinde fokurdayan güğümdeki su, ailece yenilecek akşam yemeğinin introsu.
Yemekten sonra ki tavşankanı çayın alt yapısıydı.
Güğüm ise soğuktan donmuş ellerimizin tepesini okşadığı evin hamarat ağzı var, dili yok üyesiydi.
Baba gelene kadar, gün içerisinde ne yaşandı anlatılır. Derdi sıkıntısı şikâyeti olan içini, aile bireylerine döker akıl alır rahatlardı.
Başka odaya gitmek Sibirya’ya sürgün gitmek demek olduğundan, her şey o on metre karelik alanda içinde yaşanırdı.
Evin kedisi bile herkesten önce gelmiş, yerini çoktan almış olur, meraklı gözlerle evin bireylerine şirinlik yapmar yerini garanti altına alırdı..
Ödevlerin kontrolü, ders çalışılması, Mercimek ya da pirincin ayıklanması da soba başı faaliyetlerinin içinde yer alan aktivitelerdi. Evin kızı annesinden yemek yapmanın teorik bilgilerini burada alır, pratik için mutfağa gitmeyi gözü almazdı.
Soba başı deyip geçmeyin. En derin, en güzel, sohbetler, Sobanın başında, annenin mütebbessim bakışları altında yapılırdı. Eve yeni gelen doğrudan bu sosyal noktaya gelir, hemen sohbete katılır, orada yaşanan havaya uyum sağlardı. Islak ayakkabılar sobanın arkasına, çoraplar teline, montlar da kenarına dizilen, sandalyelerin arkalıklarında yarınki görevlerine hazırlanırdı.
Sobanın içindeki kömür ise tüm mahallelinin yardımlaşmasını sağlayan, vefa aracıydı. Komşuluk ilişkisinin derecesi bile buradan belli olurdu. Kim kimin kömür taşımasına yardımcı olursa, o komşular birbirine daha yakın diye düşünülür, aralarından su sızmıyor diye diğer komşular tarafından gıpta ile bakılır hafiften haset çekilirdi. Aralarına biraz soğukluk girmiş komşular ise barışmak için bu fırsatı kaçırmaz kolları sıvayıp maaile yardıma gelir. Kıyısından kıyısından taşımaya başlar ve aradaki sorun bir çırpıda çözülüverirdi. Kömürün taşınması bittikten sonra demlenen çayla muhabbet kıvamına erer. Dostluk kuvvetlendirilir, husumet kovulurdu.
Birde kömürü taşımak için hamal tutanlar vardı ki. Sanki bu sosyal yardımlaşmayı sabote eden kişi gibi çephe alınırdı. Bunlara “kanı bitlendi”. “O artık sosyeteye karışmış”, ”ensesi kalınlaşmış.” deyimlerinin muhatabı olmayı göze alan kişi demekti. Ama kıskançlıkmı gerçek sebep bilinmez..
Asıl benim dikkat çekmek istediğim konu ise soba başı mektebinin mezunu bizlerin, içinde ki bu soğukluk hissi ki, makalenin asıl sebebi de bu.
Lükse çok kolay alışmış bizler şimdi, kombili her tarafı eşit ısınan, her musluğundan sıcak soğuk su bulunan konforlu evlerde oturuyoruz.
Kombi evin dışında, borulardan geçen su evi ısıtıyor ama neden içimizi ısıtmıyor sorguladınız mı hiç.
Soba bizdendi,
ruhu vardı.
Bizim için yanardı, için için.
Samimiydi.
Çekim gücü, cazibesi vardı.
Evin içindeydi
hepsinden önce aileden biriydi
ve sıcaktı.
Kombi öylemi uzak, dışarda, ecnebi, hariçten gazel okuyan yabancı gibi, ruhsuz.
Evin her türlü ihtiyacını karşılayan ama yanımızda olmayan baba gibi.
..............
Makaleyi burada bitirmek istiyorum. Aslında yazılacak o kadar şey var ki lakin bundan sonrası durum tespitinden çok benim görüşlerim ve yönlendirmelerim olur ki, ben bu noktadan sonra sizin düşündürdüklerini merak ediyorum. Görüşlerinizi paylaşırsanız memnun olurum.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Ersoy OktayKayıt Tarihi : 27.2.2011 22:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!