Slma Liman Şiirleri - Şair Slma Liman

0

TAKİPÇİ

Slma Liman

YILDIZLAR
onlar benim yıldızlarımdı penceremden yıldızları seyre dalmıştım yanıma annem geldi ben anneme sordum anne dedim annem efendim yavrum diyebildi kimbilir onun içinde neler vardı ben yine dedim anne benim de yıldızım var mı ve benim gibi engelimi annem benim yüzüme masum masum bakarken saçlarımı okşadı kısık bir sesle cevap verdi herkesin bir palıyan yıldızı vardır ben anneme hıçkırık bir sesle cevap verdim benim yıldızım parlamıyor anne yine bana gözyaşlarıla cevap veriyordu bak yavrum senin yıldızın parlamazsa sen parlıyorsun engelli kız bu sözler karşısında annesine söyle bir cevap verir ya anne benim yıldızım düşe bende ölür müyüm anne bu cevap karşısında ne söyliceğini bilememiş kız devam etmiş yıldızımın benim gibi bir yanı eksik mi anne ne olur bari o engelli olmasın bir yanı eksik olmasın anne kızına yaşlı gözlerile söyle bir baktı cevap verememişti kızına bereber pencerede yıldızlara bakıyorlardı bir an bir yıldız düşer o an engelli kızın santaliyesinde başı yana düşer annesi kızının başı yana düştüğünü görünce bakmış kızzı vefat etmiş anne kızının söylediklerini hatırlamamış gözyaşları ile ah be yavrum senin içine mi doğdu diyebildi hıçkırıklı sesiyle

Devamını Oku
Slma Liman

filistin ağlıyor israil bombaları devam ediyordu heryer kana bulanmıştı heryeri barut kokusu kan kokusu sarmıştı toz dumana karışmıştı herkes çığlık çığlığaydı ellerine aldıkları herşeyi fırlatıp atıyorlar çaresizce savaşın ortasında can çekişiyorlardı o halde iken bile ağızlarından düşmeyen sadece iki kelime vardı allah peygamber diyorlardı susmaksızım bir an durakladı herkes gözlerine ilişen bir genç filistin askeri vardı bu genç şiir okuyordu ama öyle mısraları vardı ki herkezin kulaklarının pası siliniyordu adeta can çekişiyordu kanıyordu yarası durmaksızım ama onu hissetmiyordu bile ama az bir zamanı kalmıştı bunu o dahi herkes biliyordu sonra duraksadı gözüne bir çocuk ilişti ürkek adımlarla ona yaklaştı başını okşadı ağlama dedi bu da bitecek birgün güleceksin yalvarıcasına ağlama ne olur ağlama diyordu çocuk ona sordu peki sen neden ağlıyorsun gidiyorum çok az bir zamanım kaldı rabbime gidiyorum belki sizlerde geleceksiniz işte o zaman güleceksiniz şimdi sil gözyaşlarını üzme beni ne olur o küçük kızla sohbet ederken herkes savaşın o acımasız haline geri dönmüşlerdi işte genç filistine en derin hişlerile yazdığı şiiri okuyor filistin ağlıyor filistin ağlama sen sil gözyaşlarını birgün savaş bitecek kanlar dinecek bomba seseri susacak umudunu kaybetme güneş senin içinde doğacak senin de umutların yeşerecek ağlama sen gözyaşlarını akıtma kan kokusu artık koklamayacaksın acılar sona erecek birgün seninde yüzün gülecek artık kanlar akmayacak yürek acıları dinecek gözyaşları sona erecek artık feryatlar da sona erecek ey filistin sen yeterki umutlarını yitirme... şahadet getirerek can verdi oracıkta küçük kız ağlamıyor çünkü söz verdiği için alnından öpüyor abisinin ben de gelicem yanına bekle beni diyerek o da savaş alanına karıştı savaş şiddetle devam ediyor filistin kanlara bürünmüştü o kanlar bizim şehitlerimizin kanıydı onlar filistin için kanıyla canıyla savaşıyorlardı bir yandan filistin bayrağı sanki gururlanıyormuş edası ile dalgalanıyordu filistinliler şehitlerimize ağıt yakıyorlardı onlar hiç güneşi görmediler ezan sesleri duyulmuyordu bu şehirde bu şehrin insanların kulaklarını pas tutmuştu oranın çocukları oyun oynamıyor gerçek oyunlarını sergiliyorlardı o çocukların kulaklarına eğlenceli şarkı sesleri değil onlar silahlarla oynuyordular hayatın gerçeklerini görüyorlardı hayat onlara çok acımasız geliyordu gözleri kan bürümüştü düşünceleri kinle dolmuştu karanlık çökmüştü düşlerine sevgileri nefretle dolmuştu bu çocukların filistin işkencelere devam ediyordu israil askeleri onları esir almış işkence ediyorlardı esirlerin içinde bir genç vardı ki onlara yenilmiyor baş eğmiyordu ama birşey vardı ki o acıyı hissetmiyordu bedeni buz gibiydi çok üşüyor ve dudakları titriyordu ruhunun bedeninden çabuçak çıkmasını diliyordu esirlerin gözleri ona çevrilmişti ibret olsun diye ama o bedenini hissetmiyordu ki kalbi buz kesilmişti yinede direniyordu dudakları ölüme susamıştı canı bedeninde çıkmak bilmiyordu ölmek bu acılardan kurtulmak istiyor biliyordu ki ölüm tek kurtuluştu onun için hissediyordu son nefesini vermenin zamanı gelmişti israil askerlerinin yaptıkları karşılığında tek kelime etmiyor ağlamıyor yalvarmıyordu bile herkes bu gençe hayranlıkla bakıyordu ve işte azrail gelmişti genç israil askerlerinin yüzüne ve orada bulunanlara son kez baktı ve kelimeyi şehadet getirerek vefat etti filistin durmadan can veriyordu durmadan kan akıyor geceleri gündüzleri gündüzleri ise geceleri olmuştu rüyalarında bile savaşı görür olmuşlardı taki uyurlarsa uyumuyorlardı ki onlar hep savaştılar yılmadan bıkmadan yorulmadan savaştılar çocuk çoluk yaşlı genç kadın hepsi savaşıyorlardı ellerin de hiç bir şey olmadan filistinliler diri diri yanmaktaydı kucakakları sevgiye hasret kaldı onlar savaşın içinde büyüdüler sevgiyi hiç tanımadılar bile gözlerinde sevgi yerine acı ve keder vardı heryer cesetlerle dolmuştu cesetler bütün değildi bedenler bir tarafta başlar ve kollar bir taraftaydı bu nasıl kindi nasıl nefretti bu filistinliler adeta israil askerlerine saldırıyorlardı ne çareki hiç bir şey yapamıyorlardı onlara karşı ama onların imanları vardı onlar yanlız değildi israil askerlerin cephaneleri vardı kılon komutan yanındakilere emir veriken filistinin bir kısmını kendi tarafına çekmişti kılon komutan çok zalimdi filistinlilere işkence ediyor kimisinin kollarını kopartırıyor başlarını vurduruyordu filistin yine yenilmiyor teslim olmuyor israil askerlerine teslim olmaktansa ölümü tercih ediyorlardı bir gün acıları bitecekti buna bütün kalpleri ile inanıyorlardı yürekleri sızlıyordu onların yaşadıklarına yılar geçiyor filistin yok olmaktaydı ölümler artıyor kılon komutan işkençelerine devam ediyor filistini kan gölüne çeviyor esir aldıklarını da öldürüyordu zalimce hiç gözlerini kıpmadan arkalarından da kahkaha atıyor cesetlere tekme atıyor gülmeye devam ediyor filistinliler ona kinle bakıyordu melisa kılon komutanın yüzüne öyle masumca bakışı vardı ki kılon komutan küçük kıza kinle bakıyordu melisa yanında şehit olan askeri düşündü filistin için şiir okumuştu kendisine söylenenleri aklına getirdi ve onu çok özlüyordu çok sevmişti filistin çok yanlız kalmıştı istanbul da bir genç vardı askerliğini filistinde yapacaktı yusuf çok seviniyor o insanların yanına gidiyordu 3 gün sonra uçağı kalkıyordu hazırlıklar da yapılmış gün çabucak gelmişti.yusuf gideceği gün çok heyecanlanıyordu ama tek başına yolculuk yapmak ona zor gelicekti öyle değildi ama onun yanında yaşlı bir adam yer ayırtmış.Yusuf ailesiyle vedalaştı gözyaşları aktı artık zaman gelmişti yusuf yerini almıştı.bir yandan ailesiyle ayrılııyor diye çok üzülüyor bir yandanda filistin için savaşıcak diye huzurluydu.yusufun uçağı kalkmıştı yusuf için yolculuk başlamıştı artık... yanındaki yaşlı dedeyle tanıştı dedeye gazi diyorlarmış yusuf ise ona gazi dede demeye başlamıştı gzi dede askerliğini çanakkalede yapmıştı yaşı ise doksan altı idi.çok hasttaydı belkide bu yolculuk ona iyi gelmiyecekti.yusuf gazi dedenin haline çok üzülüyor ve ağlıyordu gazi dedenin hayatı yusufa dokunmuştu yusuf daha yirmi yaşındaydı gazi dede iyi değildi tek başına yolculuk yapıyordu bu hayattanda çok yorulmuştu.yusuf onu yanlız bırakmıyordu hep sohbet ediyor hayatını dinliyor gazi dedenin çocukları ona hiç bakmıyorlarmış gazi dedenin yolculuğu çok zor geçiyordu.yolun sonuna geldim diyordu yusufa, yusufun gözleri dolmuştu gözlerinden iki damla yaş süzülmüştü yusufun çok yufka bir yüreği vardı....gazi dede sanki son nefesini vermeye hazırdı yusuf farkına varmıştı ama elinden bir şey gelmiyordu gazi dede yusufa baktığı zaman kendi oğlunu görüyormuş gibiydi ama yusuf onun için daha yufka yürekliydi artık iyice yolculuğu zorlaşıyordu gazi dedenin, böylece zaman geçiyordu yusuf uçağın camından dışarıya dalmıştı cam buharlaşmıştı yusuf eli ile camı silmeye başladı hava karlıydı çok kötü bir hava vardı. yusuf dışarıyı seyrediyordu gazi dede ise dinlenmekteydi.hep uyuyordu.yusuf merak etmişti onun düşünüdüğü başkaydı endişeye kapılmıştı yusufun yolculuğuna az bir zaman kalmıştı.filistini hiç aklından çıkartamıyordu hep onları düşünüyordu.saat ilerlemişti. yusuf gazi dedeye bakmak için ilkilerek yerinden kalktı.gazi dedeye bir dokundu bedeni buz gibiydi.yusuf hemen elini çekti inanamıyordu donup kalmıştı dili tutulmuştu.öylece yerinde kıpırdamadan neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ve anlamak çok zordu.çünkü uyuyor gibiydi ama vefat etmişti.yusuf çok şaşkındı gazi dedeyi burda böyle bırakamazdı bir şeyler yapmalıydı çünkü o yanlızdı hiç kimsesi yoktu ama nasıl.? ? onun bir görevi vardı.yolculuğunu tamamlamalıydı.kendi için ve filistin için filistine çok üzülüyordu yusufun yolculuğu az bir zaman kalmıştı gazi dedeyi birisine teslim etmesi gerekiyordu ve cenazesinin kaldırılması lazımdı yusuf gazi dedenin başından ayrılmıyordu.yusuf hala kendine gelememişti çünkü ilkez bir cenazenin başında bekliyordu yusuf etrafına bakıyor ama o bakış inşanlaradı kinle bakıyordu onlara hiç gelip demezlerdi bu insanın neyi var hasta mı hiç dömüp bakmıyorlardı bile yusuf gazi dedenin yüzüne bakıyordu gazi dedenin yüzünde nur vardı yusuf hayran hayran seyrediyordu onu ve gözyaşlarını döküyordu o an bir yolcu sorar evladım niçin ağlarsın yusuf bir cevap vermez bu sesin sahibine ahmet bey tekrar sorar evladım sen neden hıçkıra hıçkıra ağlıyorsun yusuf başını çeviryerek sesin geldiği yere bakar karşısında orta yaşlı eli veya kırk yaşlarında adam belirmişti ahmet bey yusufa biraz daha yaklaşır ve dizlerinin üstüne çüker bir daha sorar bu yaşlı amca senin neyin olur yusuf hiç diyebilmiş o an orası sesizliğe bürünmüştü hiç kimseden ses çıkmıyordu herkes nefes nefeseydi herkes yusufun bir kelime etmesini bekliyorken yusuf ona gazi derlermiş çanakkalelimiş askerliğinide orada yapmış bana anlatırken öyle güler yüzle anlatırdı ki ben ise onu can kulağı ile dinlerdim.ahmet bey yusufun söylediklerinin can kulağıla dinler yusuf gazi dedenin hayatını ahmet beye gözyaşları için de anlatırdı öyle içli anlatırdı ki sanki gazi dedeyi uzun süredir tanıyor gibiydi yusuf ahmet beye herşeyi anlatır yusuf bir türlü kendine gelemez hıçkırıklara boğulmuştu ahmet bey gözyaşlarna yenilmışti saatler geçiyor ahmet beyin yolculuğu bitmişti yusufa söz vermişti gazi dedeyi o alıcaktı cenaze namazını kıldırıcaktı duasını edicekti yusufun içi çok rahatlamıştı öyle bir içini çekti ki ciğerlerinden nefes alıyordu sanki yusufun yolu ahmet beyin yolu aynı tarafa düşüyordü zaman gelip çatmıştı yusuf kendi yoluna ahmet beyde kendi yoluna devam etmekteydiler ahmet bey yoluna gitmişti yusufta ucaktan inmişti yürümeye başladı yollar yıkık tüküktü insanlar bir kuşuşturma halindediler kimisi de feryat ediyor kimişi ailesini kotamara çalışıyor yusuf ise durmuş insanlara baka kalmıştı

Devamını Oku
Slma Liman

KİTAP filistin ağlıyor filistine ayak basmıştı Yusufun gözlerine bir ana ilişti oğlu gözlerinin önünde şehit olmuştu anne oğlunun başında çökmüş feryat ediyordu yusuf annenin yanına yaklaştı Ayşe ana yanına yaklaşan delikanlıyı görünce gözleri bir an değişti Yusuf Ayşe ananın yanına çöktü ayşe ananın üstü başı hep kandı o kanlar evladının kanıydı Yusuf Ayşe anayı çok sevdi Yusuf filistini böyle görünce içi acıdı elinden hiç bir şey gelmiyordu ki oda vatan görevini yapmaya gelmişti bel ki şehit olurum veya gazi dede gibi gazi olursam kara kara düşünüyordu şehit olmak istiyor filistin için değerdi onların acıları dinmesini diliyordu rabbinden yusuf o kadar durgusal ki hep gözyaşı tükerdi kılon komutan yine zalimlerine devam eder yusufa söyle bir baktı kılon komutan Yusufu hiç sevmemişti Yusuf vatani görevini yapmaya başladı aylar yıllar geçti yusuf melisayla tanıştı Melisa yusufu çok sevdi Yusuf hiç Melisanın yanından ayrılmıyor Ayşe anayada çok ilgisi vardı sanki onun anasıdı Ayşe anada Yusufu kendi evladıymış gibi bağırına basıyor her işini yapıyor her dediğini dinliyor zaman böylece geçiyor yusufun aklına gazi dede gelmişti ahmet beyi arıyor kunuşuyor filistinin halini anlatıyor melisanın yaşadıklarını anlatıyor yusufda ebuzer gibi şiir okuyordu hemde yazardı filistinde biraz olsun acıları eksilmiyordu yusuf sonuna kadar kılon komutanla savaşacaktı taki şehit olana kadar vede yılmıcaktı filistindekiler hepsi actı savaşın ordasında kalakalmıştı herkes filistin ağlıyordu Yusuf artık dayanamıyor bu acıya kılon komutan melisanın babasını öldürmüştü anasıla tek başına kalmıştı anasıda çok hastaydı melisa daha 7 yaşındadı birgün anasınıda kaybetmekten çok kokuyordu melisaya yusuf yardımcı oluyor ağabeyidi artık ne zaman başı dardasa yusuf koşardı aylar vede yıllar geçiyor birgün yusuf melisayı ağlarken gördü hemen yanına koştu Melisacım neden ağlıyorsun ne oldu Melisa hıçkırıklı bir sesle anam diyebilmiş Yusuf o an durakladı anana ne oldu Melisa anamı kaybettim abi Yusuf bir an yapacağını bilememiş o kadar özgündü ki ne söyleceğini şaşırmış Yusuf Melisaya şiir yazmıştı Melisayı şiirle anlatıyordu küçük kızın acısı ona o kadar ağır geliyordu ki Yusuf melisaya yazdığı şiiri gözyaşları ile okuyordu
filistin çocuğu
küçük bir kızın haykırışı çınlattı be anne
anladım ki hayatt boşmuş yokki bu detlere
bir çare insanın insanın vurduğu yerde bütün
bunlar gözümüzün önünde iki miliyar müslüman

Devamını Oku
Slma Liman

bugün bedenim çok soğuktu ve titreme vardı bedenimde kalbim buz kesilmişti atmaz olmuştu artık sanki ölü gibiydim
adeta toprak beni yanına çağıyordu
bedenimi hissetmiyordum artık
dizlerimin bağı çüzülmüştü çok
soğuktu üşüyordu bedenim acı
çekiyordu ruhum bedenimden çıkmak

Devamını Oku
Slma Liman

şiir ağlayan gözler
hergün ağlayan gözlerden gelen yaşlar bir deyra olmaktaydı dağlaran yüreklerse o gözyaşlarla söneylerdi derinliğe saklanırlardı

her engellinin gözyaşları akardı vede devamlı durmadan akmaktaydı o benim ağlayan gözlerimdi gözlerimde derinlik

vardı gözbebeklerim ağlıyor kalbimin derinliğide bir başkaydı kalbim çok atıyordu

Devamını Oku